Yurdumuzda tarımla uğraşanların iki sevdası hiç sönmez. Bunlar tarım ilacı ve gübredir. Gerekip gerekmediği ve kullanım miktarı hep ikinci plandadır.
Meslek hayatımda bu konuda çok ilginç olaylarla karşılaştım.
Bugün ilaca sevdayla ilgili olan bir olayı anlatayım:
Haber aldım; Karadeniz Bölgemizde, çok geniş kavak ağaçlandırmaları ve fidanlıklarının olduğu bir yörede Cryptorhynchus lapathi L isimli bir böceğin çok etkin zararları oluyormuş.
Bu böceğe karşı yapılacak mücadele konusunda daha önce yayın yapmış ve bunu bölgedeki kavak üreticilerine de iletmiştik.
Böcek o yörede çok etkin yayılış göstermişti.
Oraya gittiğimde yaptığım incelemeler sırasında, üreticilerin ilaç stoklarını görünce çok şaşırdım.
Bu böceğin ergini Haziran ortalarında çıkmakta, gövde kabuğunda açtığı kesiklere koyduğu yumurtalardan çıkan larvalar hareketsiz şekilde kalıp bahar gelince önce kabuk dokusu içinde bir ay kadar yüzeysel galeriler açarak beslenmekte ve sonra gövdenin özüne doğru işlemektedir. Bu durumda ilaçlama için en uygun zaman henüz kabuk dokusunda bulunduğu ve sürdürdüğü bu beslenme nedeniyle ilacın etkisinin çok artacağı Mart sonu- Nisan ayı ortası devredir. Bu kritik devrenin geçmesinden sonra yapılan ilaçlamanın faydası son derece düşüktür. Çünkü böceğin kurdu artık gövdenin özü içindedir ve ilacın ona ulaşması mümkün değildir.
Ama öğrendim ki üreticilerin tamamına yakını bir yıla yayılacak şekilde, rastgele zamanlarda, tekrar tekrar ilaçlama yapıyor. Bir ikisi uygun zamana gelirse ne âlâ! İlaç belli ya !…Ne kadar tekrarlarsan, o kadar fazla başarı ! Üstelik kullanılan doz yayınımızda önerilenin 2-3 misli. Para ve emek ziyanına bakar mısınız!
Böylece netice aldıklarını zannediyorlar. Orada, gittiğim bir kavaklıkta, kırılma noktasına gelmiş bir kavağın gövdesini kestiğimizde böceğin erginlerini buldum. Hepsi hareketsiz durumda.
Onların erginlerini ilk defa gören üretici çok sevindi; “Bak ..Necdet bey. erginleri de ölmüş, yaptığım ilaçlama çok iyi sonuç vermiş”.
Halbuki erginlerin olması yaptığı ilaçlamaların hiçbir faydası olmadığını gösteriyordu. İlaçlamada hedef yumurtadan çıkmış larvalarıydı. Böcek ergin oluncaya kadar yapacağını yapmıştı.
O üreticinin avucuna, hiç yaşam alameti göstermeyen 5-6 ergin böceği koydum ve diğer eli ile onları ezmeyecek şekilde kapatmasını söyledim. Kendisi, daha bir dakika geçmişti ki “bunlar canlıymış”, hareket ediyorlar dedi.
Çünkü bu böceğin az rastlanır bir yeteneği var. Ergini ışığı görünce “ölü taklidi“ yapar. (Buna “tanatosi” denilir.) Ergin böcekler iki avuç arasında karanlıkta kalınca tehlike olmadığını sanıp hareketlenmişlerdi.
Haber saldım; Çok sayıda üreticiyi belli bir saatte bir salonda topladım. Bu böceğin özelliklerine bağlı olarak yapılacak mücadelenin şekli ve zamanını anlattım. Hepsi ilaçlama için nasıl fazladan para harcayıp zarara girdiklerini çok iyi anladılar.
İlçenin tek tarım ilacı satıcısı kişi de toplantıya gelmişti. Herhalde, benim bu böceğe karşı ilaç kullanımı konusunda neler söyleyeceğimi merak etmişti. Bu böcek kavak üreticisine büyük zarar vermiş, ama onların ilaç sevdası yüzünden bu kişi çok iyi para kazanmıştı. Çünkü böyle yerlerde tarım ilacı satanların önerileri çok dikkate alınır. Üstelik kendisi aynı ilçeden. İlçenin çocuğuna inanılmaz mı!
Ama toplantı bitmeden o gitmişti.