Dün internette bir habere rastladım, gazetenin birinde de gördüm: Bodrum’da Tavus kelebeği bulunmuş.
Bu haberi okuyunca Bodrum’da bulunmasında ne tuhaflık var diye düşündüm. Çünkü bu kelebeğin yaşamını kısıtlayan faktörleri biliyorum. Bodrum iklim açısından ve bu kelebeğin tırtıllarının beslenmesini sağlayacak bitki türü açısından uygun. Ama haberin altında yazılanları okuyunca daha çok şaşırdım. Çünkü Bodrum’da bulunmasıyla “Türkiye’de kanat açıklığı 17 cm olan Tavus Kelebeğinin varlığı” anlaşılmış!
Haberi analiz ettiğimizde iki sonuca ulaşmak mümkün:
a) Bu kelebek Türkiye’de hep vardı ama kanat açıklığı 17 cm olanı ilk defa görüldü.
b) Bu kelebeğin kanat açıklığı 17 cm’dir ve Türkiye’de ilk defa Bodrum’da görüldü.
İkisi de gerçeği aksettirmiyor. Çünkü bilimsel adı Saturnia pyri L.Shiff. olan bu canlı Türkiye’de yaşayabilen en büyük kelebektir. Dişilerinin kanat açıklığı 17 cm’dir. Türkiye’de bulunduğu çok uzun zaman önce belirlenmiştir. Avrupa’nın da en büyük kelebeği Saturnia pyri’dir. Tırtılının oluşturduğu krizalit bir veya iki kış geçirdikten sonra kelebek çıkmaktadır. Dişi kelebekler erkeklerden daha büyüktür, hantal yapıdadırlar ve erkekler gibi hareketli değildir.
Bu durumda haber böyle olmamalı. Çünkü bilineni ilk defa oluyormuşçasına aksettiriyor. Orada, bu kelebeğin tırtıllarının örneğin Kızılçamların yapraklarını yediği görülse idi bu haberdir. Çünkü bu kelebeğin yaşadığı hiçbir yerde Kızılçamların yapraklarını yediği görülmemiştir.
Bu kelebek bildim bileli Türkiye’de var. Birleşmiş Milletlere bağlı FAO tarafından İzmit’te Kavakçılık Enstitüsü kurulduğunda dışarıdan birçok uzman gelmiş ve çalışmıştır. Bu uzmanlardan entomoloji konusunda çalışanlar, 1963-1965 arası yıllarda Türkiye’de buldukları böceklerin koleksiyonlarını yapmışlardır ve Tavus kelebeği bunlarda yer almıştır. Çünkü bu kelebeğin tırtılı kavak yapraklarıyla da beslenmektedir. Tırtılları daha çok armut ve elma ağaçlarının yapraklarıyla beslendiği için tarımsal kuruluşların kayıtlarında da kesinlikle bu kelebek ve zararları hakkında bilgiler bulunmaktadır. Ben yıllarca Orman Entomolojisi konusunda araştırıcı olarak çalıştım. Türkiye’de gitmediğim yer kalmadı. Bu kelebeği çeşitli yerlerde defalarca gördüm. Hatta çalıştığım araştırma kurumunda tırtıllarını gabyalarda besledim, son derece büyük ve sağlam çeperli krizalitinden kelebeğini elde ettim.
Haberi okuyunca bu konuda bilgim olmasına karşın hemen elimdeki kitapları karıştırdım. Çünkü benim bilmediğim bir kelebek olabilirdi. Tavus kelebeğinin bilimsel ismini ve özelliklerini yeniden inceledim. Çünkü bazı kelebekler o kadar benzerdir ki onları birbirinden ayıran çok küçük ayrıntılar vardır.
Benim derdim bu kelebeğin yaşamını ve özelliklerini belirtmek değil; Böyle bir kelebek görülmüş. Haber aldın. Bu habere dayanarak yukarıda “a” ve “b” maddelerinde yazılı sonuca nasıl ulaştın? Kime sordun? Gazetecilik veya habercilik bu mu? Peki…bunu haber olarak yayınlayanlar…
Böyle bir haber ulaştığında yapılacak şey bir orman veya tarımsal araştırma kurumuna veya müdürlüklerine giderek bilgi almak değil mi? Şimdi imkanlar çok. Resmini de gönderip ne olup- olmadığını öğrenmek mümkün. Gazetecilikte, her duyduğunu, her gördüğünü, istediğin açıdan bakarak haber yapmak nasıl mümkün olabiliyor? Bunu anlayamadım? Üstelik böyle spesifik bir konuda.
Bu haberi yapanlar belki de “ kim farkeder ?” diye düşünmüş olabilir. Aklına mı gelir bir adam çıkacak aksini söyleyecek. Oldu işte…
Kaynak: Giuseppe Della Beffa. Gli insetti dannosi all’aglicoltura ed i moderni metodi e
mezzi di lotta