Çok sevdiğim, emekli bir öğretmen dostum telefon etti.
“Necdet bey...Gel de gör ...Buduyoruz diyerek belediye ağaçları ne hale getiriyor.”
Sözüne devam ediyor; “bunlar senin yazdıklarını galiba hiç okumuyorlar.”
Bizim yapımızdaki ülkelerde, kendilerine herhangi bir konuda yetki verilen özel veya tüzel kişilerin çalışması, konu hakkında toplumsal bilgi azaldıkça bilimsel esaslardan uzaklaşır. Çünkü yanlışlara reaksiyon gösterilmez ve bu durumda yapılanların hep doğru olduğuna inanılır.
Bu durumda yapılacak şey konuya ilişkin olarak öncelikle toplumu bilgilendirmektir.
Ama olayın bir başka yönü var: Tınmamak yani duymazdan gelmek..
Ben belediyelerin özellikle Park- Bahçe ve Kent ağaçlandırmaları konusunda yaptığı işleri bu sütunda irdeliyor ve tenkit ediyorum. Yazdıklarımdan eminim. Çünkü her yazımı hazırlarken fakülte hayatımda öğrendiklerimin yanı sıra 35 yıl meslek hayatımda edindiğim tecrübelerle yetinmeyip yabancı dilde yazılmış bilimsel yayınlardan da faydalanıyorum. Yani yazdıklarımın tamamı bilimsel esaslara dayanıyor.
Belediye yazdıklarım konusunda tınmıyor. Bu, “Benim bilgi düzeyim yeterli, başkalarından edineceğim bilgilere ihtiyacım yok” demek oluyor.
Bu durumda -tabiri caiz ise - “adam yerine koyulmama” durumuna içerliyor muyum? Kesinlikle hayır...
Biliyorum ki bilimsel esaslara dayanan bir tenkidi, bir iddiayı duymazdan gelip cevapsız bırakmak “Cevaplayamaz durumda olmanın” açık ifadesidir.
Çünkü yapılan tenkide cevap vermek ancak yeterli bir bilgi birikimi ile mümkündür. Senin yaptığın yanlışları bu kadar net bir şekilde ortaya koyan ve bunu tekrarlayan bir kişiyi susturmak için bilgini neden kullanmıyorsun demezler mi?
Bu, karşı tarafın bilgisi karşısında ezilmek olmaz mı?
O halde bu durumda ben neden içerleyeyim?
Tınmamaya mecbur kalanlar içerlesin..