Türkiye Komünist Partisi, AKP iktidarının halka karşı uyguladığı, kendisi için geçersiz kıldığı salgın kısıtlamalarına ilişkin açıklamada bulundu.
TKP'den salgın yasaklarına ilişkin açıklama
Açıklamada, "Halkın siyaset yapma hakkının engellenmesi için istismar edilen salgın kısıtlamalarını ve yasakları tanımıyoruz!" denilirken, emekçi halkın örgütlenme, söz söyleme, mücadele hakkının elinden alınmak istendiğine vurgu yapıldı.
Açıklamada, "TKP, başından bu yana izlediği sorumlu tutumundan vazgeçmeyecek, ancak siyasi çalışma ve etkinliklerinin salgın gerekçesi ile sınırlandırılması ya da engellenmesine de müsaade etmeyecektir. Öncesinde olduğu gibi TKP her tür gerekli sağlık tedbirini kendi alarak, parti çalışmalarını hayata geçirecektir" ifadesi kullanıldı.
TKP Merkez Komite imzalı açıklamanın tam metni şöyle:
TKP, başından bu yana izlediği sorumlu tutumundan vazgeçmeyecek, ancak siyasi çalışma ve etkinliklerinin salgın gerekçesi ile sınırlandırılması ya da engellenmesine de müsaade etmeyecektir. Öncesinde olduğu gibi TKP her tür gerekli sağlık tedbirini kendi alarak, parti çalışmalarını hayata geçirecektir.
İnsan yaşamı her şeyin üstündedir. Türkiye’de ayrım gözetmeksizin tüm insanların sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri başta siyasi iktidar olmak üzere tüm toplumun sorumluluğundadır. Covid-19 salgını insan sağlığı ve yaşamına karşı ciddi bir tehdit oluşturduğu için toplumsal yaşamda olağanın dışında belli tedbirler alınması da kaçınılmazdır. Tüm bu tedbirler tek tek bireylerin sağlıklarını koruduğu kadar toplumsal yaşamın sağlıklı şekilde devamını da sağlamalıdır. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde yaşanan ise, salgın koşullarının patronların çıkarları ve AKP iktidarı lehine sonuna kadar istismar edilmesidir.
Türkiye’de halk neredeyse bir yıla yakın süredir salgın koşullarında yaşıyor. Bu süre içinde resmi olarak açıklanan verilere göre 2,5 milyonu aşkın insanımız Covid-19'a yakalandı, 30 bine yakın insanımızı ise kaybettik.
Geçen bir yıl emekçi halkımız açısından sadece sağlık tehdidinin değil işsizlik ve yoksulluk tehdidinin de fazlasıyla hissedildiği bir yıl oldu. Çalışabilir durumda olduğu halde işsiz olanların toplam çalışabilir nüfusa oranı %30’lara ulaştı. Geçtiğimiz bir yıl içinde emekçiler için hayat en iyimser tahminle yarı yarıya pahalandı. Öncesinde de örnekleri bulunan, geçinemediğini söyleyerek yaşamına son veren yurttaşların sayısı salgın döneminde ciddi bir artış gösterirken, Türkiye belki de Cumhuriyet tarihinde açlığın uzun yıllar sonra ilk kez gerçek bir tehdit haline geldiği bir döneme girdi.
Emekçiler için ekonomik yaşamdaki zorluklar bununla da sınırlı kalmadı. Salgın koşullarında halkın başka sağlık sorunları nedeni ile sağlık hizmetlerinden yararlanma oranında ciddi gerileme yaşanırken, özellikle emekçilerin çocukları için eğitim hakkı fiilen ortadan kaldırıldı. Salgın kısıtlamaları kapsamında ilk akla gelen okulları emekçi çocuklarına kapatmak oldu. Çalışma koşullarının ağırlaştırılması, çalışma sürelerinin işçiler aleyhine esnetilmesi, çok sayıda hakkın gaspı ve yine işçiler aleyhine kimi yasal düzenlemeler de geçtiğimiz bir yıl içinde normalleştirildi.
Halkın sosyal yaşamında da ciddi kısıtlamalara gidildi. Kamuya açık alanların kullanımı, insanlar arasındaki iletişim, birlikte eğlenme, vakit geçirme olanakları ve kültür sanat faaliyetleri kimi tedbirler gündeme getirilerek adeta sıfırlandı.
AKP iktidarı salgın kısıtlamalarını fiili bir sıkıyönetim halini işler kılmanın bahanesi olarak kullandı. Emekçi halkın zaten sınırlı olan siyasete katılım kanallarını ise tamamen kapattı. İşçilerin hak arama eylemlerini ya tümden yasakladı ya da bu eylemlere müdahale etti. Ülkenin aydınlanmacı, yurtsever, eşitlikçi güçlerinin sözlerini söylemesini, sokağa çıkmasını fiilen imkânsızlaştırdı. Yapılmak istenen eylemler karşısında salgın kısıtlamalarını bahane ederek orantısız bir kuvvet kullanımına gitti. Adli mercileri bu fiili sıkıyönetim halini işletmek üzere hukuka ve Anayasa’ya aykırı şekilde davranmaya zorladı.
AKP iktidarı, devletin kasasını, ülkenin her tür kaynağını patronlar için seferber etti. Sermayenin isteklerine uygun üst üste yeni düzenlemelere gidildi.
Özetle geçtiğimiz bir yıl boyunca emekçilerin hayatı gittikçe zorlaşırken, patronlar ve AKP iktidarı salgın koşullarını bir fırsat olarak ilan etti ve böyle değerlendirmek için elinden ne geliyorsa yaptı.
Diğer yandan, toplumsal hayatı alabildiğine sınırlayan AKP iktidarı patronların çarkı dönmeye devam etsin diye çalışma hayatına dönük kısıtlamalar söz konusu olduğunda alabildiğine esnek davrandı. Yakınları ile bile görüşemeyen emekçiler her gün toplu taşıma ile işe gidip gelmeye, kalabalık işyerlerinde çalışmaya devam etti. Hafta sonu sokağa çıkma yasakları dahi patronlar lehine delik deşik edildi, ortaya akıl almaz bir tablo çıktı.
Her tür toplu dinsel faaliyet de fiilen salgın kısıtlamalarının dışında sayıldı. Okullar dahi kapalı iken tarikât ve cemaat yapılarının buluşmalarına izin verildi. Salgında yakınlarını kaybeden binlerce aile sevdiklerini çok kısıtlı koşullarda ve sınırlı sayıda aile bireyinin katılımı ile toprağa verirken AKP iktidarı ve cemaatler cenaze törenlerini kitlesel gövde gösterileri haline getirmekte hiçbir sakınca görmedi.
Siyaset alanında da tam bir fırsatçılık içinde bulunan AKP, kendi siyasi faaliyetlerinde hemen hemen hiçbir salgın kısıtlamasına uymadı. Kendi tabirleri ile “lebaleb” kalabalık AKP toplantıları gerçekleştirmekten geri durmadı. Açılış ve benzeri gerekçelerle ülkenin dört bir yanında hiçbir tedbir olmaksızın halkı meydanlara toplamakta bir sakınca görmedi.
Türkiye Komünist Partisi salgının başından itibaren insan yaşamına ve halka karşı sorumluluğunun bilinciyle hareket etmeyi gözetti.
Covid-19 salgınının Türkiye’de de görülmeye başladığı 2020 yılı Mart ayında TKP olarak toplumsal ve ekonomik yaşamın tamama yakınının durdurulup, yaygın test uygulamasıyla salgının sınırlandırılabileceğini ısrarla vurguladık. Bunu vurgulanmakla yetinmeyip, aynı dönemde partinin faaliyetlerini de ciddi ölçülerde sınırlandırma yoluna gittik. Salgının insan sağlığı ve toplumsal yaşam üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi için gerekenleri tarif etmek, bu doğrultuda taleplerimizi dile getirmek ve örgütlemekten geri durmadığımız gibi her tür siyasi çalışmamızda ve parti yaşamımızda azami özeni hep gösterdik.
Gelinen nokta bu açıklamanın yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Belli ki AKP iktidarı ve temsil ettiği sermaye düzeninin salgın tehdidi karşısında asıl önceliği insan hayatını korumak veya toplumsal yaşamın halkın çıkarları lehine sürekliliğinin sağlanması değildir. Belirttiğimiz gibi, hatta kendilerinin de açıkça da ifade ettikleri üzere, salgını Türkiye’de sömürü düzeni ve AKP iktidarı açısından “fırsata çevirme” uğraşı içerisindedirler.
TKP, işçi sınıfına siyaset alanının tamamen kapatılması girişimlerine izin vermeyecektir. Sokağa çıkma kısıtlamasında,toplantı, basın açıklaması, yürüyüş gibi siyasi eylem ve etkinliklere dönük yasaklamalarda AKP iktidarınca öne sürülen salgını önleme gerekçesi inandırıcılıktan yoksundur ve tamamen halkı yanıltma amaçlıdır. Siyasal faaliyetin sadece iktidarın sürdüreceği ayrıcalıklı bir alan haline getirilmesi yönündeki bu yaklaşımı kabul etmiyoruz.
Sermayenin çıkarları ve AKP iktidarının hiçbir siyasi faaliyeti için işletilmeyen ama emekçi halkın toplumsal, kültürel ve siyasal yaşamda yer almasını ölçüsüz şekilde kısıtlayan tüm yasaklar derhal kaldırılmalıdır!
TKP Merkez Komite