Dün, İzmit’in yeni tramvayı ile ilk yolculuk deneyimimi yaşadım.
İki İzmit’li değerli dostumla birlikte çarşı merkezinden Real AVM. civarındaki bir lokantaya öğle yemeği için çıktık. Mesafe pek uzak olmasa da, zamandan kazanmak için taksi ile gideriz diye konuşmuşken, birden benim aklıma inşaatında İzmitli’lere büyük sıkıntı yaratan meşhur tramvay ile gitmek geldi ve diğerlerinin de onayı ile Efe Petrol arkasındaki durağa giderek tramvayı beklemeye başladık. Henüz tamamlanmadığı belli olan tramvay durağında bayağı kalabalık bir grup yolcuyla birlikte itiş kakış bindik. Oturma yerleri dolu olduğundan, 3 arkadaş (Her birimiz 70’li yaşlarda) ayakta ve sıkışık vaziyette Real’i bir hayli geçtikten sonraki M.Ali Paşa durağında tramvaydan indik ve epey bir mesafe geldiğimiz istikamette ters yönde yürüdük. Galiba durak sayısının arttırılması gerekecek. Tramvayın aşırı kalabalık oluşunda şimdilik ücretsiz seyahat etmenin payı var mı’dır bilemeyeceğim ama, öyle gözüküyor ki tramvay İzmit’te kısa mesafeli ulaşımda bir hayli tercih edilecek gibi gözüküyor.
İzmit hemşerisi bir vatandaş olarak yeni tramvayımızın kentimize hayırlı olmasını ve kazasız belasız yolculuklar diliyorum.
Bu yatırımı gerçekleştiren Kocaeli Büyükşehir belediyemize de teşekkür ediyorum.
Bu tramvay konusu İzmit için öncelikli ve gerçekten gereklimiydi, bunu zaman gösterecektir.
Ancak ; benim üzerinde durmak istediğim konu olayın bir başka boyutu ile ilgili olacak:
Tramvaya ilk bindiğimde, ‘’Durmazlar’’ diye imalatçı firmanın marka plakasını gördüm ve firmayı merak ettim. Yemek dönüşü ofiste hemen kısa bir internet araştırması sonrası aşağıda özetlemeye çalışacağım bilgileri derledim ve sizlerle paylaşıp daha sonra bir yorumda bulunacağım.
İmalatçı firma ‘’DURMAZLAR’’ Bursa’da kurulu Türk makine sektörünün global bir oyuncusu. İlk ihracatını 1975 yılında yapan, şu anda ise 150.000 m2 kapalı alanda imalatı gerçekleştiren Dünya’nın 7.nci Tramvay markası ‘’İPEKBÖCEĞİ’’nin üreticisi, 60 yıllık sanayicilik geçmişi olan başarılı bir aile şirketi.
DURMAZLAR, 2010 yılında kurduğu Ar-Ge merkeziyle Türkiye’de sektörünün ilk firması.
Son 3 yıldır Türkiye’de en fazla patent başvurusu yapan ilk 10 Şirket arasında gözüküyor.
2014 yılında Tübitak, TTGV ve TÜSİAD işbirliğiyle 11.si gerçekleştirilen Teknoloji ödüllerinde büyük ölçekli firma kategorisinde RAYLI TOPLU TAŞIMA SİSTEMİ TASARIMI VE İMALATI ile Birincilik ödülü alarak bu alandaki iddiasını kanıtlamış.
2012 yılında katıldığı Berlin İnnotrans fuarında Türkiye’yi temsil etmiş.
2014 yılında ise aynı fuarda bu kez bir kaç yeni modelin Dünya lansmanını gerçekleştirmiş.
Ürün gamında tek yönlü tramvay, çift yönlü tramvay ve Green City olarak adlandırılan hafif raylı metro aracı bulunuyor.
Şirketin yaptırdığı bir araştırmaya göre; Türkiye’de 2023 yılına kadar kent içi raylı sistem ulaşım araçları pazarı metro olarak 6 bin, tramvay olarak 600, hafif raylı sistem olarak da 450 adet. Bu ihtiyacın parasal değeri ise ithal araçlarla 14.7 milyar doları buluyor. Yüzde 60 yerlilik oranıyla 9,6 milyar dolara bu üretimin Türkiye’de yapılabileceği hesaplanmış.
Değerli okurlarım;
Şimdi benim yorumumu arz ediyorum:
Türkiye’de uzunca bir süredir yerli otomobil markası ile üretim konusu tartışılıyor.
Hiç de hafife alınmayacak nedenlerle karşı çıkışlar oluyor ve konu toplum nezdinde olumsuz beklentilere neden oluyor. Örneğin; bu aşamadan sonra Dünya’da yeni bir otomobil markasının yaratılmasının imkansız olduğu, boşuna kaynak israfı yapılacağı ve olayın siyasi bir propaganda aracın olmaktan öteye bir anlam taşımadığı iddia ediliyor.
Ben bu olayda siyasi çıkar elde etmek için yanlış ve haksız değerlendirilmeler yapılmasına karşıyım.
Boyutları itibarıyla otomobil üretimiyle tramvay üretiminin kıyaslanmasının doğru olmadığını bilebiliyorum. Ancak; çok ciddi bir oto yan sanayisine sahip olduğumuzu, tasarım dahil bir çok konuda alt yapımızın hazır olduğunu , kaliteli ve deneyimli iş gücünün hazır olduğunu biliyorum. En önemlisi, iç pazarımızın yerli üretim için cesaret verici ölçekte olduğunu görebiliyoruz. Tüketicilerimizin yerli ve kaliteli bir otomobili uygun fiyatla satın alma tercihlerinin olacağına inanıyorum. Motor ve aktarma organları konusunda eksiklerimiz olduğunu, zaman içinde bunların da yerli üretilebileceğini, fiyat/kalite dengesinin sağlanması halinde ölçek ekonomisine uygun miktarlarda üretilebileceğini biliyorum. Ü;retimin konvansiyonel içten yanmalı motorlu veya elektrikli olarak gerçekleştirilmesi üretici firmaların tercihlerine bırakılmalıdır. Kimse, baştan zarar edeceği bir üretime başlamaz.
Bazı büyük holdinglerimiz, sektörde uluslar arası markaların yerli üreticisi veya distribütörü olarak yer aldıklarından, yerli markalı oto üretimi için bunların yeteri kadar hevesli olmayacaklarını tahmin etmek zor değil. Zaten bu şartlarda kazanıyorlar ve de ayrıca yabancı ortakları Türkiye’den yeni bir rakip marka çıkmasına doğal olarak sıcak bakmazlar.
O halde bu işi kimler üstlenecekler ve niçin üstlenecekler?
Sanırım cevaplanması gereken kritik soru bu olsa gerek.
Böylesi riskli ve zor bir işe hangi yatırımcıyı nasıl ikna edeceksiniz?
Hamasetle olacak bir iş değil.
Devleti yönetenlerin bu noktada çok kararlı ve bu imalatın yapılmasına inanıyor olması gerekir. Gerekirse bir müddet zarar göze alınabilmeli, üretici desteklenmeli ve bu noktada toplumun da desteği kazanılmalıdır.
Böyle bir yazıyı benim kaleme almış olmam muhtemeldir ki beni yakından tanıyanlar tarafından yadırganacaktır.
Çünkü, iktidardaki siyasi partinin yöneticileri uzun süredir benzer görüşleri ortaya koymaktalar. Ben ise, bu iktidarın başta dış siyaset olmak üzere pek çok konuda muhalifiyim.
Siyaseten ana muhalefet partisinin destekçisi ve üyesiyim. Ama ‘’Yerli üretimin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması’’ konusunda kim bunu savunursa yanındayım. Zaten ana muhalefet partisinin de bu konuda herhangi bir karşı çıkışı yoktur. Sadece olayın tıpkı inşaat işlerinde olduğu gibi yandaşlara imkan yaratılması şeklinde kullanılmaması gerekir.
Kısa bir tramvay yolculuğu bakınız bana neleri düşündürdü ve yazdırdı.