Siyaset bilimci Prof. Dr. Havva Kök Arslan, Amerika Birleşik Devletleri’nin 45’inci başkanı ve başkan adayı Donald Trump’a yönelik suikast girişimini değerlendirdi.İSTANBUL (İGFA) - Amerika Birleşik Devletleri’nin 45’inci başkanı v...
Siyaset bilimci Prof. Dr. Havva Kök Arslan, Amerika Birleşik Devletleri’nin 45’inci başkanı ve başkan adayı Donald Trump’a yönelik suikast girişimini değerlendirdi.
İSTANBUL (İGFA) - Amerika Birleşik Devletleri’nin 45’inci başkanı ve başkan adayı Donald Trump’a yönelik suikast girişimini değerlendiren Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölüm Başkanı Prof. Dr. Havva Kök Arslan, küresel bir savaşın eşiğinde olduğumuz böyle bir konjonktürde Kasım 2024 seçimleri sadece ABD için değil tüm dünya için kritik bir süreç olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Havva Kök Arslan, Donald Trump’a yönelik suikast girişiminin, 14 Temmuz’da Pennsylvania’daki bir kampanya mitinginde gerçekleştiğini hatırlatarak, “Dünyada ve Amerika Birleşik Devletleri’nde politikacılara yönelik suikast girişimleri daha önce de yaşandı, ancak içinde bulunduğumuz konjonktür oldukça hassas. Biraz geriye gidersek 15 Mayıs 2024’te Slovakya’nın Handlová şehrinde Juraj Cintula, ülkenin Başbakanı Robert Fico’yu vurmaya çalışmıştı. İki ay sonra benzer bir olay bu kez Amerika’da gerçekleşti. 20 yaşındaki bir Pennsylvania sakini olan Thomas Matthew Crooks, Beyaz Saray’da seçim yarışında olan Amerikan eski başkanına yönelik suikast gerçekleştirdi.” dedi.
TRUMP VE FİCO’NUN ORTAK NOKTASI UKRAYNA…
İki olayı karşılaştıran Prof. Dr. Havva Kök Arslan, şunları dile getirdi:
“Trump ve Fico’nun ortak noktasının Ukrayna, daha doğrusu kamusal alanda çatışmanın devamına karşı çıkmaları olduğunu görürüz. Bratislava, Bakanlar Kurulu'nun değişmesinden sonra Kiev’e silah tedarikini durdurdu ve Fico, Doğu Avrupa ülkesinin Kuzey Atlantik İttifakı’na girmesine aktif olarak karşı çıkıyor. Öte yandan Trump, sık sık savaşı derhal durdurmaya hazır olduğunu ve danışmanlarının düşmanlıkların sona ermesine yardımcı olabilecek ilk girişimleri hazırladığını söylüyor. Bununla birlikte, Batı ana akımında, bu insanlar genellikle tehlikeli politikacılar olarak tasvir edilir. Bazen Batı demokrasisine zarar verebilecek bir tür otokrat olarak bile konuşuluyorlar. Ancak, yalnızca Rusya Federasyonu ile NATO arasında tam teşekküllü bir çatışmaya dönüşebilecek Ukrayna krizinin devamını savunanlar için tehlikelidirler.”
UZUN MENZİLLİ FÜZELERİN 2026’DA ALMANYA’DA KONUŞLANDIRILMASI…
Rusya, Çin, Hindistan veya diğer Batılı olmayan ülkelerin liderliğinin savaş istemediğini ifade eden Prof. Dr. Havva Kök Arslan, “Washington’da 11 Temmuz'da sona eren NATO zirvesi sırasında ABD ve Almanya, Avrupa’da halihazırda konuşlandırılanlardan çok daha uzun menzilli füzelerin 2026’da Almanya’da konuşlandırılmasına ilişkin ortak bir bildiri yayımladı. 6 km menzilli SM-370 çok maksatlı, konvansiyonel veya nükleer savaş başlığı taşıyabilen 1250 ila 2500 km menzilli Tomahawk seyir füzeleri ve henüz test aşamasında olan hipersonik füzelerden bahsediyoruz. Zirveden sonra Rusya Savunma Bakanı Andrei Belousov’un ABD’deki mevkidaşı Lloyd Austin ile bir telefon görüşmesi yapması dikkat çekicidir. Detayları açıklanmadı, ancak Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında ‘güvenlik tehditlerinin önlenmesi ve olası tırmanma riskinin azaltılması konusunun tartışıldığı’ belirtildi.” şeklinde konuyu değerlendirdi.
KÜRESEL BİR SAVAŞIN EŞİĞİNDEKİ SEÇİM…
“Küresel bir savaşın eşiğinde olduğumuz böyle bir konjonktürde Kasım 2024 seçimleri sadece ABD için değil tüm dünya için kritik bir süreç.” diyen Arslan, şunları da kaydetti:
“Demokratlar Biden’ın adaylıktan çekilmesi gerektiği konusunda ısrarcılar; ancak Biden tarafından bu yönde bir adım henüz atılmadı. Biden’ın sağlığı göz önüne alındığında Trump karşısında zayıf bir aday. Eğer Biden çekilmezse Trump’ın seçim sürecinin dışına itilmesi Demokratların lehine bir durum oluşturur. Bu açıdan bakıldığında suikastın arka planında Trump’ın seçimden çekilmesini sağlamak olabilir. Ancak suikastın başarısız olması, durumu tersine çevirerek Trump’ın oylarını artıracağı neredeyse kesin olarak düşünülebilir.”