Burkon Turizm ve Network Fuarcılık tarafından düzenlenen BUTUR 3. Turizm Fuarı ve 4. Bursa Turizm Zirvesi ile TURFOOD 4. Gıda Fuarı devam ediyor.BURSA (İGFA) - Burkon Turizm ve Network Fuarcılık tarafından düzenlenen BUTUR 3. Turizm Fuarı ve...
Burkon Turizm ve Network Fuarcılık tarafından düzenlenen BUTUR 3. Turizm Fuarı ve 4. Bursa Turizm Zirvesi ile TURFOOD 4. Gıda Fuarı devam ediyor.
BURSA (İGFA) - Burkon Turizm ve Network Fuarcılık tarafından düzenlenen BUTUR 3. Turizm Fuarı ve 4. Bursa Turizm Zirvesi ile TURFOOD 4. Gıda Fuarı devam ediyor.
Burkon Turizm ve Network Fuarcılık tarafından düzenlenen BUTUR 3. Turizm Fuarı ve 4. Bursa Turizm Zirvesi ile TURFOOD 4. Gıda Fuarı, Destinasyon Yönetimi ve Gastronomi Turizmi Oturumu ile devam etti.
Oturuma Bursa Turizm İl Müdürü Kamil Özer, Bursa Kent Konseyi Başkanı Şevket Orhan, TÜRSAB Gastronomi Turizmi İhtisas Başkanı Ömer Kartın, TÜRSAB Güney Marmara Bölge Temsil Kurulu Başkanı (BTK) Murat Saraçoğlu, TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya, TUROFED Genel Başkanı Sururi Çorabatur, TUREB Genel Başkanı Hakan Eğinlioğlu, SKAL Federasyonu Genel Sekreteri Emre Gezgin, TAFED Genel Başkanı Zeki Açıkgöz ile sektör temsilcileri katıldı.
Destinasyon Yönetimi ve Gastronomi Turizmi oturumunun açılış konuşmasını TÜRSAB Güney Marmara BTK Başkanı Murat Saraçoğlu gerçekleştirirken, oturumun moderatörlüğünü Burkon Turizm ve Network Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Eker yaptı. Eker, Bursa Turizm Platformunun faaliyetlerini anlattı.
GENEL TURİZM PLANLAMASI
Destinasyon Yönetimi ve Gastronomi Turizmi olmak üzere iki başlıkta düzenlenen oturumda konuşan Türkiye Turist Rehberliği Birliği (TUREB) Genel Başkanı Hakan Eğinlioğlu, Bursa’nın önemli bir destinasyon merkezi olduğunu belirtti. Eğinlioğlu, “Destinasyonların da çeşitleri var; şehir, ülke ve bölge gibi. Mesela Kapadokya ve Karadeniz bölge destinasyonudur, İstanbul ve İzmir ise şehir destinasyonudur. Destinasyon yönetimi konusunda bir özeleştiri yapmak istiyorum. Biz bir şeyler yapmaya çalıştık bu anlamda ama maalesef başarılı olamadık. Bizlerin kamu, özel sektör ve STK’lar olarak görev tanımlarımızın yapılıp, sınırlarımızın çizilip, bu görev tanımlarımızın ve sınırlarımızın dışına çıkmamamız lazım. Çünkü bazen rol çalmalar olabiliyor. Bu konuda özellikle kamuya düşen en büyük görev hakem olması. Bunu da müdahalecilik anlamında değil süreçleri çok iyi organize etmesi anlamında yapmalı. Öte yandan destinasyon yönetimlerinde merkezi bir yönetim sistemi zor çünkü yerelin kendi dinamikleri var. Ama iyi bir iletişimle bu süreç yönetilebilir. Genel turizm planlaması çok önemli. Bu planlarda süreklilik gösterilmeli ve kontrol mekanizması çok iyi yönetilmeli” dedi.
TURİZM TEŞVİK KANUNU GÜNCELLENMELİ
Türkiye Otelciler Federasyonu (TUROFED) Başkanı Sururi Çorabatur da, yasalarının 1982 Turizm Teşvik Kanunuyla çıktığını anımsatarak, şöyle davam etti:
“Şu bir gerçek ki 1982 yılındaki turizm ile 2022 yılındaki turizm arasında büyük fark var. Turizm bilinci oluşturmamız gerekiyor. Bunu da tabana yayarak gerçekleştirmeliyiz. Her meslek örgütünün ayrı bir yasası olması lazım. Sonra da tüm bu meslek örgütlerinin tek bir çatı altında koordine edilmesi gerekiyor. Pandemi bize birlik ve beraberlik için hareket ettiğimiz zaman başaramayacağımızı hiçbir şeyin olmayacağını gösterdi. Dünyayı çok yakından takip etmeliyiz. Tanıtımlar önemli. İyi bir tanıtım yaptığımız zaman bunun sonuçlarını alabiliyoruz. Turizm Teşvik Kanunu güncellenmeli ve günümüze uyarlanmalı.”
Çorabatur, gastronomi turizmi ile ilgili olarak da bir ürün öne çıktığında herkesin aynı şeyi yaptığını ifade ederek, nitelikli ve her kentin kendine mal olmuş bir gastronomi markasıyla öne çıkması gerektiğine işaret etti.
DESTİNASYON YÖNETİMİ TURİSTE GÖRE YAPILMALI
SKAL Federasyonu Genel Sekreteri Emre Gezgin ise turistlerin içe dönük ve dışa dönük olmak üzere ikiye ayrıldığını ve destinasyon yönetimini buna göre yapmak gerektiğini vurguladı. Gezgin, markalaşma ilgili olarak da “Markalaşmanın 3 ana unsuru var; bunlardan birincisi herkesçe kabul edilmiş bir kimliğe sahip olmak. İkincisi herkesçe kabul edilmiş bu kimliği bir imaja dönüştürmelisiniz. Bu imajda 3 şeyden oluşur; güvenlik, çeşitlilik ve ulaşım. Markalaşmanın 3. unsuru ise oluşturulan imajın farklı politikalar ve farklı tanıtım stratejileriyle ortaya konması lazım. Öte yandan kamu-özel sektör ve STK iş birliği konusunda belediyeler festivaller konusunda sadece destekleyici olarak yer almalı. Tüm dünyada bu iş böyledir. Bursa ayrıca hinterlandında önemli çalışmalar ve yatırımlar yapmalı. Bu çok önemli” şeklinde konuştu.
ÖZEL SEKTÖR KARAR MEKANİZMALARINDA ETKİLİ OLMALI
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya da, kamu-özel sektör-STK’lar ekseninde turizmin düzenlenmesi konusunun Türkiye’de henüz başarılamadığını söyledi. Bağlıkaya, “Şüphesiz ki hepsinin ayrı ayrı önemi var. Özel sektör kendini yenileyebilen dinamik bir organizma. Sürekli işin içinde ve ticari kaygıları var. Kamudan beklenen ne? Kamu kollayıcı, kucaklayıcı, düzenleyici ve denetleyici olacak. Bu ülke hepimizin ve turizm çok önemli. Ne sadece kamuya, ne sadece özel sektöre ne de sadece STK’lara bırakılacak bir konu değil. Herkes görevini ve sınırını çok net bilmeli. Bu bir an önce toparlanmalı. Bu üç kesimin sınırlarını çok iyi çizip, yasal ve yazılı hale getirmemiz lazım. Tanıtım konusunda devletin, bakanlığın çok önemli görevleri olduğunu ama pazarlama konusunda kesinlikle hiçbir şeye müdahil olmaması gerektiğini düşünüyorum. Yine gelen bir turistten (havaalanından, turdan, otelden vs.) 6 kere vergi alıyoruz ve bunların hepsi cirodan. Bakanlık meslek örgütlerinin ayrı yasalarını yapmalı ve daha sonra çatı yasa yapmalı. Özel sektör karar mekanizmalarında etkili olmalı” dedi.
Bağlıkaya, gastronomi turizmiyle de ilgili olarak da şunları söyledi:
“Artık yemek keyfe dönüşmüş durumda. İnsanlar yemeğin peşinden giderek tatil tercihi yapıyorlar. Tatil tercihlerinde gastronomi unsuruna da bakanların oranı yüzde 90. Yine tatil harcamalarında gastronominin oranı yüzde 30. Bu oran ülkemizde yaklaşık yüzde 20’lerde. Türkiye olarak zengin bir mutfağa sahibiz. Dolayısıyla bu oran ülkemiz için çok az ve atmamız gereken adımlar var. Bir araştırmaya göre Türkiye’de 2.200 yöresel yiyecek ve içecek olduğu tespit edilmiş.”
Türkiye Aşçılar Federasyonu (TAFED) Genel Başkanı Zeki Açıkgöz ise Türkiye’nin 7 bölgesi olduğunu ve bu bölgelerin her birinde farklı yeme içme kültürü olduğunu kaydetti. Açıkgöz, “İnsan, yemeden yaşayamıyor ve her gittiği yerde yemek yemek istiyor. Bugün Fransız, İtalyan mutfaklarını konuşuyoruz. İtalyanlar gastronomi ile ilgili çalışmalara yaklaşık 70 yıl önce başlamış. Gastronomi her ülkenin topraklarına ve her kesime faydası olan bir alan. Fransa’da Paris turizm anlamında öne çıksa da yemek yemek için insanlar Lyon kentine giderler. Ülkemizde ise son yıllarda şeflerin ve aşçıların değeri bilinmeye başlandı. Bundan mutluluk duyuyoruz. Gastronomi turizminin gelişmesi için mönüler yerel lezzetlerden yola çıkılarak oluşturulmalı” diye konuştu.
Oturumun sonunda katılımcılara plaket takdim edildi.