Sevgili okurlar, bugün sizlerle son dönemde sosyal medyada emekli generallerin ve stratejistlerin sıkça dile getirdiği bir konuyu tartışmak istiyorum:
Türkiye Yüzyılı.
Bu kavramın adlandırılması bile zihinlerde bazı soru işaretleri uyandırıyor. Neden “Türkiye Cumhuriyeti Yüzyılı” değil de sadece “Türkiye Yüzyılı”? Acaba “cumhuriyet” kelimesi bazı çevreler için fazla mı uzun? Yoksa önce cumhuriyeti, ardından Türkiye’yi silmeyi hedefleyen bir algı operasyonuyla mı karşı karşıyayız? Bu sorunun cevabını şimdilik bir kenara bırakarak asıl meseleye odaklanalım.
Bölgesel Planlar ve Özerklik Senaryoları
Ortadoğu’nun yeniden şekillendirildiği bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçte dikkat çekici bir senaryo, Irak’ın kuzeyinde bir Kürt bölgesinin bağımsızlık referandumu sonrası Türkiye’ye bağlanması. İlk bakışta ulusal sınırlarımızı genişletme fikri kulağa hoş gelebilir. Ancak, Avrupa Birliği’nin çeşitli sözleşmelerini gerekçe göstererek bu bölgeye idari özerklik tanınması istenirse ne olur? Daha da kötüsü, bu özerklik zamanla Türkiye’nin güney illerini kapsayacak şekilde genişletilirse, ortaya bir Kürdistan eyaleti çıkar mı?
Bu noktada, “büyüme” adı altında gerçekleştirilen bu adımların uzun vadede “küçülmeye” dönüşmesi riskiyle karşı karşıyayız. Öyle bir noktaya geliriz ki, önce Kürt özerk bölgesi, ardından Ermenistan eyaleti, Laz eyaleti, hatta İstanbul’un ekümenik bir statüyle Konstantinopolis’e dönüşmesi gibi parçalanma senaryolarıyla yüzleşebiliriz. Bütün bu planların temelinde, Türk milletinin direncini kırmak ve tarih sahnesinden silmek yatmaktadır.
İhanet Çemberine Karşı Direniş
Elbette bu senaryolar birer yorum, birer öngörü. Ancak tarih, Türk milletinin hiçbir zaman kolay lokma olmadığını defalarca göstermiştir. İçinde bulunduğumuz ihanet çemberine rağmen, bu vatana gönül veren ve her türlü tehdide karşı mücadele eden vatan evlatlarımız var. Atatürk’ün askerleri, Gençliğe Hitabe’nin sorumluluğunu damarlarındaki asil kanla yerine getirmeye hazırdır.
Bugün bize düşen görev, bu tür oyunları görmezden gelmek yerine uyanık olmaktır. Birliğimizi, dirliğimizi ve milli değerlerimizi her zamankinden daha sıkı savunmalıyız. Unutmayalım ki Türkiye, tarihi boyunca defalarca ayağa kalkmış, önüne kurulan tuzakları bozmuş bir millettir. Bu kez de öyle olacaktır. Ancak bu mücadelede milli şuur ve bilinç en önemli silahımızdır.
Sevgili okurlar, Türkiye Yüzyılı’nın ancak Türkiye Cumhuriyeti Yüzyılı olarak anlam kazanabileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu toprakların Türk yurdu olduğunu, üzerinde hain planlar kuranlara her fırsatta hatırlatmaya devam edeceğiz. Çünkü bu milletin tek bir karış toprağı bile pazarlık konusu yapılamaz.
Gençliğe hitabenin muhatapları olarak,Vazifemizi asla unutmayalım.. Zamanı geldiğinde gereğini yapacak kudret damarlarımızda ki asil kanda mevcuttur.
Türk çocuğu bu oyunları bozar siz ne dersiniz?