Emek Partisi İl Başkanı Arzu Erkan, ekonomide yaşananlarla ilgili "Bıçak şimdiden kemiğe dayanmış durumdadır ve halkın tekellerin borcunu ödeyecek tek 'cent'i bile yoktur. Bu krizin yükünü kim yaratmışsa onlar ödemelidir&
Emek Partisi (EMEP) Kocaeli İl Başkanı Arzu Erken, yaptığı açıklamada ekonomide yaşananların emekçilere fatura edilmemesi gerektiğini belirtti. Erkan'ın, işçi ve emekçileri yerli-yabancı tekellere ve Erdoğan’a dur demeye çağırdığı açıklamanın satır başları şöyle:
"Türkiye 24 Haziran seçimlerine kadar hazinenin boşaltılması, dış borçlanmanın artırılması pahasına ötelenmiş bir finansal krizin eşiğine gelmiş bulunuyor. Ekonomik göstergeler seçimlerden hemen sonra böyle bir akıbetle karşılaşılacağının işaretlerini vermişti. Nitekim gelişmeler öngörüleri doğruladı. Türk lirasının hızla değer kaybetmesi enflasyon oranının yükselmesine de yol açarak krizin belirtilerini şiddetlendiriyor. Finansal krizin aynı zamanda sınai bir krizle birleşmesinin kuvvetle muhtemel olduğu ve bu durumun sonuçlarının emekçiler için oldukça ağır olacağı ortada. Bir çok sektörel ürün için pazar daralmış, alım gücü düşmüş, stoklar eritilemez hale gelmiştir.
'Siyasi iktidar krizi derinleştirdi'
Kriz kapitalizmin yapısal bir sorunudur. İster genel ister bölgesel nitelikte ortaya çıksın, tekelci sermaye krizi derinleştiren, tetikleyen, krizin öğelerini biriktiren bir yapıda olmuştur. Bugün ülkemizde yaşanan ekonomik daralmanın nedeni de tekelci sermayenin politikalarından bağımsız değildir. 16 yıldır ülkeyi yöneten siyasi iktidarın, izlediği politikalar kriz sürecini derinleştiren, biriktiren, daha büyük tahribatlar yaratacak noktaya getiren bir yol ve politika izlemiştir. Çıkarlarını sadakatle temsil ettiği tekellere devlet eliyle sağlanan olanaklar, yabancı sermayeyle kurulan ortaklıklarla girilen yap, işlet, devret protokollerinde yerli şirketlerin kayıp ve borçlarına hazine teminatları; halkın ortak malı olan arazilerin, ormanların, derelerin, SİT alanlarının inşaata, HES yapımına vb. açılması, tarımsal üretimin giderek çökertilmesi bugün yaşadığımız tablonun ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Bugün bu politikaların sonucunda hazine boşalmış, vadesi gelen borçlar ödenemez hale gelmiş, birçok tekel de borç yapılandırması veya vadelendirilmesi gerekçesiyle pazarlık sırasına girmiştir.
Ne var ki siyasi iktidar krizi de bir lütfa çevirme derdindedir. Rahip Brunson üzerinden Türkiye ile pazarlığa girişen ABD’nin dayattığı ekonomik ve politik yaptırımlar böyle bir imkana da kapı açar niteliktedir. Her zamanki gibi, liranın değerinin düşmesinin ve ve ekonomik krizin 'dış güçlerin', 'dolar lobisinin', ABD komplosunun eseri olduğu söylenerek halktan bir kez daha AKP ve Saray iktidarı etrafında birleşmesi istenmektedir. Her alanda izlenen yanlış politikalar gibi iktidarın ekonomi politikası duvara toslamıştır.
'ABD'ye Efelenmek dışında bir şey yok
Sorun, Rahip Bronson için yapılan pazarlıkta anlaşılamadığı için ABD’nin yaptırımlar uygulaması değildir. Sorun ekonominin oradan gelecek herhangi bir yaptırımda sarsılabilecek kadar ABD ile bağımlı olmasındadır. Nitekim ekonomik fay hatları böyle bir bağımlılık ilişkisinin doğal sonucu olarak kırılganlaşmıştır. Bu kriz karşısında ABD’ye efelenmek dışında siyasi iktidarın yapacağı hiçbir şey yoktur.
Seçimlerden yeni çıkmış ve hemen tek adam rejimini inşaya girişmiş olan ittifak iktidarı şimdiden halka fedakarlık çağrısı yapmaya başladı. Halkın elindeki dolarları, yastık altı birikimlerini Türk Lirası’na çevirme çağırısı yapılarak, ekonomik kriz de yine bir seferberlik konusu haline getiriliyor. Türk ekonomisinin dış güçler tarafından yıkılmaya çalışıldığı, buna karşı bütün halkın bu dış güçlere karşı birlik olması isteniyor.
Gerçekte beklenen, devasa boyutlardaki dış borçların yükünü emekçilerin üstlenmesi, kemer sıkma politikalarına karşı sessizce katlanmaları ve tekellerin dar boğazı aşması için kredi muslukları açılırken yoksulluğa, aşırı fiyatlanma ve zamlara, işsizliğe boyun eğerek ve iktidara biat etmeleridir aslında.
'Fedakerlığı İşçi ve emekliler yapmayacak'
Ancak bıçak şimdiden kemiğe dayanmış durumdadır ve halkın tekellerin borcunu ödeyecek tek 'cent'i bile yoktur. Bu krizin yükünü kim yaratmışsa o ödemelidir. Fedakarlığı işçi ve emekçiler değil, krize neden olanlar yapmalıdır. Kişisel servetleri liranın değerinin düşmesiyle bir gecede katlanan büyük sermaye sahipleri, bakanlar kurulunu böyle bir sermayenin temsilcilerinden oluşturan ve kendisi de bir holding zihniyetiyle örgütlenen siyasi iktidar, eş dost akraba kayırıcılığıyla palazlanmış şirketler servetlerine servet katarken halktan fedakarlık bekleyemezler.
Türkiye emekçileri de önlerine konulan bu yüklü faturayı gönül rızasıyla üstlenmeyecektir. Erdoğan ve hükümetinin bugüne kadar aldığı ve bundan sonrada alacağını söylediği tedbirler, başta kendi yandaşları olmak üzere yerli ve yabancı tekellerin çıkarlarını korumayı esas almaktadır. Fedakarlığı halktan istemekte ve ekonomideki kötü gidişatın faturasını halka kesmektedir.
Bütün işçi ve emekçileri bu gerçeği görerek yerli ve yabancı tekellere ve Erdoğan’a dur demeye çağırıyoruz"