Malumunuz üzere Saadet Partisi olarak, geçtiğimiz Pazar İstanbul’da “Kudüs İslam’ındır” mitingini tertip ettik. Bu mitingde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump’ın Kudüs ile ilgili aldığı kararı tanımadığımızı tüm dünyaya ilan ettik. Yağmurlu havada Yenikapı Meydanı’nı hınca hınç doldurarak tarihi bir duruş sergiledik. Saadet Partisi tarafından kısa süre içinde tertip edilen mitinge Kocaeli’den de ilgi büyüktü. Mitinge destek vererek duruşunu ortaya koyan tüm vatandaşlarımıza teşekkürü borç biliyor, Cenab-ı Hak tarafından mükâfatlandırılmalarını temenni ediyorum. İnşallah bizim bu gayretlerimiz zayi olmayacak ve Kudüs’e İslam sancağını yeniden dikilecektir.

Bildiğiniz gibi dün Kudüs ile ilgili İslam İşbirliği Teşkilatı İstanbul’da toplandı. Biz Cumhurbaşkanımızın burada ortaya koyduğu tavrı olumlu karşılamakla beraber, İsrail’e karşı sözden ziyade eyleme geçilmesi kanaatini taşımaktayız. Aksi halde bu tip toplantıların, İsrail’i durduramayacağı gibi cesaretlendireceği aşikârdır. Sayın Cumhurbaşkanının da ifade ettiği gibi İsrail bir terör devletidir. O halde Türkiye, İsrail ile ilişkilerini ona göre belirlemelidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin FETÖ, PKK gibi terör örgütlerine karşı tavrı ne ise; terör devleti İsrail ve yandaşlarına karşı da aynı, hatta daha sert olmalıdır.

Şunu da belirtmeliyim ki İslam İşbirliği Teşkilatı; Filistin devletinin arkasında duracağını ve özgür Filistin devleti için mücadele edeceğini vaat etti. Bu zamana kadar verdiği hiçbir sözü tutamayan İslam İşbirliği teşkilatı İnşallah bu sözünü tutar ve Filistin meselesine dair ciddi adımlar atar. Bu ciddi adımları atmanın yolu da; Kudüs’ü bütünüyle Filistin’in başkenti olarak tanımaktan geçer.

Kudüs asla bölünemez!

Siyasi metinlerde kabul edilen ifadeler gelecekte can yakıcı hale gelebilir.

Evet! Biz Doğu Kudüs-Batı Kudüs diye bölünmüş bir Kudüs’ü asla kabul etmiyoruz. Doğu Kudüs-Batı Kudüs diye bir ayrımdan söz ediyorlar. Doğu ve Batı Almanya’yı birleştiren güç niye İslam ülkelerini böler. Bunu idrak etmemiz gerekir. Şunu net bir şekilde ifade ediyorum ki “Doğu Kudüs Filistin’in başkentidir” demek ile “Batı Kudüs İsrail’in başkentidir” demek arasında hiçbir fark yoktur. Bugün Kudüs’ü doğu-batı diye ayırmak; 50 yıl sonra İstanbul’u doğu-batı diye ayırmaktır. Siyonizm bunu bir oyun olarak önümüze sürmekte ve böl, parçala, yut, taktiğini uygulamaktadır. Kudüs bir bütün olarak Filistin’in başkentidir ve öyle kalacaktır. Terör devleti İsrail’in Filistin topraklarında hiçbir hakkı yoktur.

Umuttepe bu şehre umut olmalı

Kocaeli’ye şöyle bir göz attığımızda karşılaştığımız manzara bizi dehşete düşürüyor. Hele ki mimari ve şehircilik anlayışlarıyla, kadim şehirlerimize yapılan ihanetler, en yetkili ağızlardan itiraf edilirken; dehşetimiz daha da artıyor. Durumun Kocaeli için de çok farksız olmadığını görüyoruz. Kocaeli’nin sorunlarına çözümler üretilmeli ve çareler için ehil ağızlara müracaat edilmelidir. Kocaeli Üniversitesi bünyesindeki akademisyenler ve öğrenciler bu hususta ganimet bilinmelidir.

Şehri sadece belediye personeli yönetmemeli; Üniversite de şehrin mimarisinde, ekonomisinde rol alarak bu şehre katkı sunmalıdır. Biz bu hususun ziyadesiyle göz ardı edildiğini düşünüyoruz. Ne yazık ki bu şehir; bünyesinde yüzlerce hoca ve onbinlerce öğrenciyi barındıran üniversiteden yeterince faydalanmıyor. Üniversiteyi sadece esnafa maddi katkısı olan bir kurum olarak düşünemeyiz. Üniversitenin şehre olan katkısı; köfteciye, kebapçıya olan katkısından daha fazla olmalıdır. Batı, bizim genç beyinlerimizi alıp kendi menfaatleri doğrultusunda çalıştırırken; biz kendi kaynaklarımızdan neden istifade edemiyoruz? Artık bu şehir; üniversite hocasından da, öğrencisinden de istifade etmeyi bilmelidir. Bu fırsatı değerlendirerek, kentin sorunlarına kalıcı çözümler üretebilir, Umuttepe’yi bu şehrin umudu haline dönüştürebiliriz.

Eğitim harçlığı ile geçinmeye çalışan öğrenci piyasa hareketliliği için bir fırsat olarak görülmemelidir. Mesela Kandıra'ya bankacılık bölümünün ne katkısı olabilir. Ama Kandıra'ya Tarımsal kalkınma ve hayvancılıkla ilgili katkı sağlayabilecek zirai ve veterinerlik gibi bölümler katkı sağlayabilir. Kalkınma, üretim ve ihtiyaç odaklı planlamalarla daha kaliteli bir üniversite şehrimize de faydalı olabilir.

Şehrin idaresinde üniversitenin yanında diğer faktörler olan meslek odalarının ve sivil toplum örgütlerinin birer paydaş olarak kabul edilip katkısı alınması halinde kenetlenmiş bir şehir halkı ve kültürü oluşmasına katkı sağlayabiliriz. Böylelikle gözden kaçabilecek birçok konuda destek sağlanmış olacağı kanaatindeyiz. Neticede insanımız yaşadığı şehri sahiplenebilsin.