Sayısı 60’şı çoktan geçen beden eğitimi ve spor yüksekokullarına giriş sınavlarının bir bölümü Temmuz ayı içinde yapıldı. Bazıları bu günlerde olacak. Eylül başınfda programa alan Üniversiteler de var.
Bu okullarda beden eğitimi ve spor öğretmenliği, antrenörlük, rekreasyon ve ve spor yöneticiliği programları bulunuyor. Dört yıllık eğitim sonrasında Üniversite lisans diploması alarak öğrenciler mezun oluyorlar. Mezunların büyük bir bölümü işsiz olarak hayata devame diyor. Çoğu aday öğretmenlik bölümünü tercih ediyor. Çünkü yapılan sınavlardan biri olan kpss’den yeterli puan aldığı takdirde kısa sürede ataması yapılıyor.
Diğer bölümlerden mezun olanların iş bulması büyük ölçüde kendilerinin bireysel başarı ve girişimciliği ile mümkün olabiliyor. Bu yüzden eğitimleri esnasında ciddi biçimde yabancı dil öğrenen, kişisel gelişimini tamamlayanlar piyasada derhal iş buluyor.
Bu okullara girişte milli takımlarda yer almış sporculara bazı kolaylıklar sağlanıyor. Avrupa, Dünya ve Olimpiyat Oyunlarında (Bazen diğer önemli ve büyük turnuvalarda alınan dereceler de dikkate alınıyor) ilk üç dereceyi yakalayan adaylar doğrudan YÖK’e müracaat ederek doğrudan yerleştirme hakkını elde ediyor. Bunun dışında okullar ve kulüplerde ilk üç dereceyi alanların da milli sporcular gibi değerlendirildiğini görüyoruz.
Spor Yüksekokullarına girişte yapılan sportif testler aslında adayın spor yapıp yapmadığını ve yapmışsa bunun derecesini belirlemeye çalışıyor. Sonra da var olan bir formüle diğer puanlar eklenerek sıralama yapılıyor. Eğer önceden spor yapmışlar varsa bunlara oradaki testler uygulanmıyor. Onlar kendi aralarında değerlendirilmiş oluyor.
Bazı Üniversiteler millilere ayırdıkları kontenjanları % 50’ye kadar arttırabiliyorlar. Normalde bu oran % 15 civarında. Eskiden % 10’u alınsın şeklinde resmi yazılar vardı. Bu daha sonra YÖK ile o zamanki GSGM arasındaki işbirliği sonunda % 15’e çıksın şeklinde bir centilmenlik anlaşması gibi kabul edildi. Kocaeli bunu daha fazlası ile uyguladı. Sanıyorum bu oran 2012 sınavları için % 20’nin altına düşmeyecek.
Bazı yüksekokullar rekreasyon ve spor yöneticiliği için doğrudan ygs sınavı sonuçlarına göre öğrenci almayı tercih ediyorlar. İlk bakışta normal bir uygulama gibi görünse de bu uygulama eğitim-öğretim döneminde bazı aksaklıklara yol açıyor. Fiziksel ve motorsal özellikleri yeterli olmayan öğrencilerin uygulamalı derslerde başarı oranı oldukça düşük oluyor.
Yöneticilik ve rekreasyon için aslında tehlike çanları çalmaya başladı. Alan dışı hocaların yorumlarına göre yöneticiler işletme fakültelerinde okusun şeklinde görüş bildiriyorlar. Olabilir ama spor yapmamış bir öğrencinin işletme eğitimi alması sonunda akut ve kronik sorunların çözümünde ne kadar katkısı olacaktır? Tartışılır olmakla birlikte bu programlardaki hoca sayısı ve kalitenin artmasını beklemek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Sonuç olarak, Üniversitelerin spor yüksekokullarındaki programlarda okumak isteyenlerin spor geçmişlerinin olması aranmalıdır. Birkaç dakika veya birkaç aşamalı testlerle aranan sportif beceriyi belki bulursunuz ama o yolla eğitime başlayanların hayatta ve ayakta durmalarında gelecekte sorunlar yaşanabilmektedir.
Spor eğitimi için spor yapmışlar seçilmelidir.