Kemal Kılıçdaroğlu’nu sorgulamak, saygısızca davranmak ve seçimin sonucunun tek sorumlusuymuş gibi suçlamak son günlerde prim yapma aracı oldu.
Geçmiş 5 yıla bakıyorum, bir lider olarak Sayın Kılıçdaroğlu bu baskıcı, kamu kaynaklarını israf sınırını da aşan bir şekilde kullanılan, adalet ve hukuk sistemi çökmüş düzene karşı daha ne yapabilirdi ki?
69 yaşında hak ve adalet için bütün risklere karşı 450 km yürüdü. CHP olarak tek başına çoğulcu muhalefet olamayacağı gerçeği karşısında, muhalefeti bir bütün haline getirdi. Muhalefeti bütün hale getirmenin tabii ki bir bedeli vardı. Seçim sürecinde de olağanüstü bir gayret içinde oldu. Ülkenin kaynaklarının doğru kullanılması yolunda önemli projeler sundu. Bütün bu çabalara karşın ne yazık ki sonuç alınamadı.
Sonuç alınmamasının nedenleri herkes tarafından bilinmektedir. Montajlı videolar, baskı, yalan ve iftiraların her türlüsü yapıldı. Devlet yayın organları dahil medyanın% doksanı koro halinde düşmanca tavırlar içindeydi. Ne kadar yabancının oy kullandığı tam olarak bilinmese de milyon sayılar konuşuluyor.
Bu ortamda geçen haftaki yazımda da belirttiğim üzere%48 oy alınmış olması bence önemlidir. Kazanamadıktan sonra ne anlamı var diyebilirsiniz. Ancak kazanmak için yukarıdaki nedenlerin nasıl ortadan kaldırılabileceğinin cevaplarının da bulunması gerekir. Kanaatim sonuç alınmamasının lidere bağlanmasının haksızlığı yönündedir. Bu nedenle gerek sosyal medyada yazanların ve gerekse bazı gazetecilerin üsluplarını doğru bulmuyorum.
Peki eksik veya yanlış olan yok mu? Var tabi. Öncelikle örgütsel yapı düzeltilmelidir. Sayın Kılıçdaroğlu son söyleşilerinde belirttiği üzere 1-3 sandık bulunan yerleşim yerlerinde, Erdoğan’ın 6 milyon, Kılıçdaroğlu’nun 3 milyon oy almasının nedenleri çözülmelidir. Bu durum örgütsel bir zaaftan kaynaklandığı kanaatindeyim.
Örgütlerin dinamik ve özverili olmasının sağlanması, ön seçim sisteminin koşulsuz uygulanmasıyla bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Adil bir ön seçim sisteminin olması örgütlerde görev almak isteyenlerin motivasyonunu arttıracaktır. Ön seçim yapma yöntemini de doğru ve haksız rekabeti yok edecek şekilde düzenlenmesi gerekir.
Son seçimde bile, yapılan aday atamaları haksızlıklar içermektedir. Uzun yıllar il Başkanlığı yapmış, partinin zor zamanlarında hep görev almış bir il başkanı dururken,2-3 yıl il Başkanlığı yapan bu sürenin 2 yılı pandemi de geçen il başkanı seçilecek sıraya atanması doğru olmamıştır. Ayrıca yıllarca ilçe Başkanlığı, ilçe belediye başkan adaylığı ve il yöneticiliği yapmış birinin 13 sıradan aday gösterilmesi de doğru olmamıştır. Diğer taraftan partinin örgüt kapısından dahi adımını atmamış kişilerin seçilecek bölgelerden aday yapılması gibi durumların artık sonlandırılması gerekmektedir.
Bu talepler aslında yeni değil, yıllardır dile getiriliyor. Galiba bundan sonra nara atarak dile getirmek gerekecektir.