Bu alışkanlık gen ile mi geçer, yoksa sonradan mı oluşur, onu bilmiyorum.
Kişiliği kaybetmedir, kalitesizliktir ve bir açıdan “ahlaksızlıktır”.
Yağcılığın kaynağı insan egosu. Yaşamı 1778-1830 yılları arasında geçmiş İngiliz yazar William Hazlitt bu konuda şöyle demiş:
“İnsan, yağ çekilmeye eğilimli bir hayvandır.”
Bazı hayvanlarda (!) bu eğilim çok fazladır. Bu yüzden kendisine yağ çekilmesine doymaz . Öyle ki kendisine yağ çekmeyene düşman olur. Yağ çekilen kişinin özellikleri “yağcı” için önemsizdir. Örneğin ahlaksız olmasının, bilgi fakiri olmasının hiçbir önemi yoktur. Bu nedenle yağcılık her zaman üst konumdakine yapılmaz. Bazen üst konumdaki kişi, bir probleminin çözümlenmesi için ast konumdakine yağcılık yapar.
Yağcılığa prim ödeyenin “yağcıdan” farkı yoktur. Çünkü özünde “yağcılık” olmayan bu primi ödemez. İkisinin bir araya geldiği yerde işler iyi gitmez.
Bir çalışma ortamına gidin. Kimse en baştaki kişiye yağcılık yapmıyor ise o kişi işini çok iyi yapanlardandır ve orada işler iyi gidiyordur.
Yağcılık, ülkenin geri kalmışlığının birinci nedenidir. Çünkü liyakatsizliğin ana kaynağıdır.Bu yüzden “yağcılar” kilit yerlere gelir ve köşe başlarını tutarlar. Bunların yağcılığa prim vermesi çok normaldir ve bu nedenle oluşan kısır döngü nedeniyle de liyakatsızlık yayılır. Bu durumda en hayati konularda bile bilgili ve yetkin olmanın önemi kaybolur. Çevrenize bakın hemen göreceksiniz.
Yağcılığın yüksek tahsille ilgisi yoktur. Hatta böyleleri bu işlevi daha fazla ve etkin şekilde yaparlar.
İki türlüsü vardır: Aleni yapılan ki herkes farkındadır. Gizli yapılanı ki “yağcı” fark edilmediğini zanneder.
Aleni yapılana bir örnek vereyim: “Dün müdürün yanında oturdum. Kendisine dedim ki; Müdür bey..Elime bir yabancı yayın geçti..Bir test ile en iyi idareci belirleniyor. Bu testi sizi baz alarak yaptığımda sizin için sonuç 100 üstünden 100 çıktı.” Şu kişiliksizin yağcılığına bakın!.. Şu zavallılığa bakın! Bu yağcılığı kulaklarımla duydum. Kendi anlattı, iftihar edercesine.
Gizli olana örnek vereyim: Kendisi yıllardır belli bir konuda uzmanlaşmış kişi. Üst konumda birisi o konuda son derece yanlış bir şey söylese ve bu yüzden toplumsal bir zarar konu olsa bile “Bu söylediğiniz yanlış” demez. Hatta yanlış olduğunu belirtici davranış bile göstermez. Yağ çekilenin her söylediği doğrudur!. Hatta en doğrusunu siz söylediniz der. Çünkü yağ çekilenin fikrini beğenmemek kadar yağcılığa aykırı bir başka davranış yoktur.
Yağ çekilmesi gereken kişinin söylediğinin aksini söyleyen kişi, babanın oğlu olsa da onunla ilişkini keseceksin. Yağ çektiğin kişi seni onunla görürse ne düşünür! İşte ben bunu bire bir yaşadım. Bir tarihte, 1983 veya 1984 yılı olacak, Mersin Davultepe’de yapılan, 50-60 kişinin katıldığı bir bilimsel toplantıda söz alıp daire başkanına “Beyefendi… Bu savunduğunuz araştırma bir yörede kolera salgını var iken ojenin tırnaklara zararını araştırmaya benziyor” dedim. Durum o kadar netti ama daire başkanının tezi böyle çürütülür mü! Ve toplantıya ara verilip bahçede çay içilirken yanıma beni yıllardır tanıyanlardan hiç biri gelmedi. Kendi kendime, aramızda “amma da çok yağcı varmış!” dedim!.
Bu konuda yağcıların çok dikkat ettiği bir başka durum vardır: Yağ çekilenin bilgisinin hangi konuda ne derece olduğunu bileceksin ve nerede olursa olsun onun bilgisinin üstünde bilgin olduğunu ortaya koymayacaksın. Yağcılık bakımından bu son derece tehlikelidir.
Yağcılıkta “Vatan- Millet- Sakarya!” önemini kaybeder: Bir örnek vereyim; diyelim ki birisi herhangi bir araştırma kurumuna, bir siyasiye sırtını dayayıp müdür olmuş. Ve diyelim ki bu kişi daha önce yürüttüğü iki projede gereken bütün çalışmaları yaptığını kendi yazılı beyanı ile belirtmiş ve yıllık rapor kitapçığına böyle yazılmış olsun. Ama bu kitapçığın yenilenen basımında yine kendisinin yazılı beyanına göre bu iki araştırma için hiçbir şey yapılmadığı yazılı. Bilimsel açıdan “rezil”bir durum.
Bir başmühendis bunu görüp durumu Ankara’ya iletince, aman efendim!.. Bütün yağcı başmühendisler müdürü bu badireden kurtarmak için toplantılar yaparlar. Araştırma müdürünün yaptığı araştırmada hile yapmasının ne sakıncası olabilir! Üstelik siyasi desteği olan böyle bir müdürün emri altında çalışmanın ne zararı olabilir! Müdürü “gamgazlamış!.“ olan başmühendisin başka yere tayini için Ankara’ya, müdürle beraber ortak imzalı raporlar yazıp göndermekten daha etkin yağcılık olabilir mi! Üstelik bu raporda o başmühendisi kötülemek için öyle şeyler yazarlar ki hiç sormayın. Her şey net olarak ortada iken bir başkasının aleyhine “yağcılık” yapmaktan daha aşağılık davranış olur mu? Büyük yazar Honoré de Balzac (1799-1850) ne demiş! “Nasıl yağ çekileceğini bilenler nasıl iftira atılacağını” da bilirler.
Çünkü müdür yerinde kalırsa yapılan yağcılığın karşılığını mutlaka verecektir! Zaten böyle olmasa yağ çekerler miydi.! Müdür yerinde kalmaz ise yağlar boşa…
Diyelim ki bu örneğim aynen böyle sonuçlandı. Bakanlık durumu belirledi, müdür ayrılmak zorunda kaldı. Yağlar boşa gitti!…