İnsan hissettiklerini, düşündüklerini anlatmak için yazar.
Bazen hayallerini, umutlarını, bazense çaresizliklerini ve umutsuzlukların yazar.
Stephan King, yazmanın temel görevinin “hem yazanın hem de okuyanın hayatını zenginleştirmek” olduğunu söyler. Yazmak aynı zamanda hayatı keşfetmektir. Anlatmaya çalışmaktır, anlatırken kendini anlamaktır. Joan Didion; “ne düşündüğümü neye baktığımı, ne gördüğümü ve bunun ne anlama geldiğini anlamak için yazıyorum. Ne istediğimi ve neden korktuğumu anlamak için yazıyorum.”
Yazmak hafızadır, tarihe not düşmektir. Bazen bir peçeteye, bazen bir takvim yaprağına yâda küçük bir not defterine hatta rastgele koparılmış bir kağıt parçasına küçük bir anı, bir şiir dizesi veya bir öykü kırıntısı yazılmış birer tarihtir aslında. Yıllar sonra, teneke kutulardan ve çantalardan yâda kitap sayfalarının arasından çıkarıverir hatırlatır bize kendini. Ne hissettiğimiz, ne düşündüğümüz yaşanılan her şey canlanır gözlerimizde, bazen hüzünlenerek ağlarız, bazen güleriz.
Truman Capote; “benim için yazmanın en güzel zevki yazının ne hakkında olduğu değil, kelimelerin kendi içindeki müzikleridir. Yazmak bir tür aktivite ve direnme şeklidir. Yazmak aynı zamanda politik bir eylemdir.
İnsanların bazen gün içinde yaşadıklarını, gördüklerini, duydukların yazmaları psikolojik bir terapi, rahatlatma yolu, metal yorgunluğun atılması, geçmişe dair hatıralar taşımak amacıyla yapılmaktadır
Eş deyişle yazmak insanın dert ve kederlerinde arınıp şifa bulmasıdır. Psikolog Dr. James Pennebakar;“hissettiklerinizi, düşündüklerinizi, yaşadıklarınızı yazmanın rahatlatıcı ve hatta iyileştirici olabildiğine” işaret eder. Yazmak duyguları ifade etmeye ve dışa vurmaya yardımcı olan bir araçtır. Yazmak yaşananları işlemlemek, bütünlemek, önce, sonra, neden sonuç bağlamlarına yerleştirebilmektir. Yazmak insanın kendi deneyimine mesafelenebilmesi, olaya ve kendine dışardan bakabilmesi demektir. Anladığımız ve anlamlandırdığımız bir şeyle de baş etmek daha kolay olur.
Yazmak, biçim vermek, düşle zaman arasındaki yerin anlamını kurmaktır. Baudelaire; “alacaklarınızdan bir mektup aldığınızda oturun, dünya dışı bir konuda elli satır yazın, kurtulursunuz.” Karanlıkta olanları çıkarıyoruz yazarak. Yazmak bizi bir yere bir düşünceye bağlıyor. Hayata karşı duruşumuzu belirliyor. Soluk almak için iyi bir yol. Bazı olumsuzluklardan kurtulmak için de öyle… Bir kalabalıkta ve ansızın karşımıza çıkan kasvete kaybolmak için yazıyoruz. Yazarken gözenekleri açılır duyuların. Söz adları hazırlayarak geçişler yaparsınız kendi dünyanızda Görmek için okuruz. Okuduğumuz yazıya dönünce hayatın arınmış yüzünü buluruz. Gitmek yazmaktır. Görmek ayıklayarak yazmak bilincini verir insana.
Sürekli yazan ve okumayı önceleyen biri yorumlayıcı yaklaşımda içselleşen bir yazma eylemini içerir ve kaçınılmaz yazma arzusunun kapılarını açar. Sürekli yazan birinin önceliği okumaktır. Okumadan yazanın labirentlerinde gezinmeyi isteksiz, arzusuz, yolsuz, yönsüz bir dervişin dönüp durmasına benzer.
Bir yazar kendini en iyi denemede görür, deneme yazarken yazmayı öğrenir. Düşünmenin, bilmenin kapılarından geçirebilir bakışını, okur yol almanın iksirini bu tür yazılardan oluşturur.
Yazmak kendine dönmektir; orada kurduğun dünyada yol almaktır. Yazı ayrıntılarla örülür. Bakma, görme yolculuğunun bütün seyirleri yazıyı besler. Yazarın iyi bir gözlemci olması gerekir. İnsan kendini arındırarak yaşamak ve yazmak yolculuğu bundan başka nedir ki…
Araştırmalar ve klinik gözlemler, düzenli yazmak, bağışıklık sistemini güçlendiren, kronik hastalıkların seyrini, iyileştiren, ağrıları ve yakınmaları azaltan, yaşam kalitesini olumlu yönde destekleyen bir deneyimdir. Kalem ve kâğıtla yazmak, düşünme, üretme ve yazma sürecini yavaşlatsa da; bu yavaşlama aynı zamanda düşünmeyi ve fark etmeyi daha mümkün kılıyor, deneyimi zenginleştiriyor.
Bu arada okuma yazmanın bir önceki evresi olmasına rağmen disiplinli yazmanın ön koşulu; mutlak suretle çok okumaktır. Bir düşünürün deyimiyle, “derya kadar okuyup damla kadar yazmaktır.”
Kolombiyalı Yazar ve Şair Gabriel Garcia Marguez, “Kitap okumak sana nasıl yazılacağını öğretir” diyerek önemli bir saptama yapar.
Gerçekten yazmak istiyorsanız; küçük bir defter ve bir kalemi yanınızdan eksik etmeyiniz. Yolculuk sırasında, çarşıda, pazarda, gittiğiniz her yerde ilginizi çeken söz öbeklerini, deyimleri, bilmeceleri, masalları defterinize not ediniz. Bu sözcükler ileriki bir evrede yazacağınız bir şiire, bir öyküye veya bir deneme yazısı için size kapı aralayabilir. Sözcükler içinizi ısıtır, yaralarınızı sarar, umutlarınız yeşertir.
Yazmak için çağıran bir ses, iyicil bakış her dem taze duygularla yol almaktır. Tüm elem ve kederlerden arınmak için yazarız.