Kocaeli gazetesinde Tanzer Ünal, ‘’Kaynaklarımızı betona gömdük, ya şimdi ne yapacağız’’ başlıklı çok anlamlı bir köşe yazısı kaleme almış.
Yıllardır ben de kendi köşemde zaman zaman benzer yazıları yazmışımdır. Ama dile getirmeye çalıştığım sorunu çözüme götürecek bir davranış değişikliğini mensup olduğum aziz Türk Milletinde bu güne kadar gözlemleyemedim. Olumsuz durum aynen devam ediyor.
Neden mi bahsediyorum?
Çılgınlık düzeyindeki tüketim illetinden!
Harcayacak yeterli gelirimiz ve kaynağımız olmadan, borçlanarak tüketmekten.
Hem de hiç gereği olmayan saçma sapan harcamalardan.
Örnek mi istersiniz?
Alt gelir grubundan isterseniz;
Japon pazarı tarzı mağazalardan ucuz ve kalitesiz uzak doğu üretimi ne kadar gereksiz ürün varsa maşallah bizim insanımız bunları lazım olup olmadığına bakmadan satın alıyor.
Orta ve orta üst gelir grubu ise, AVM. lerin en sadık müşterilerini oluşturuyorlar.
Ne zamana kadar?
Bankaların bol keseden dağıttıkları kredi kartları patlayana kadar!
Üstelik bu kesim, Türkiye standartlarının ortalama eğitim düzeyinden epey yukarılarda olmasına rağmen.
Demek ki eğitim düzeyi de yanlış tüketim hastalığından bizim vatandaşlarımızı korumaya yetmiyor.
Şimdi, haklı olarak diyebilirsiniz ki, sen hangi verilere dayanarak bu yargıya varıyorsun?
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine!
Girin internete, kısa bir araştırma yapın, göreceksiniz.
Halen Ülkemizde 19 Milyonu aşkın kişi, tüketici kredisi kullanıyor. Buna karşın tasarruf oranımız çok düşük. Yüzde 12 civarında. Ülkemizde tasarruf birikimi olmadığından, finans açığını kapatmak için dışarıdan borç alıyoruz. Aldığımız bu borcun önemli bir kısmı bankalar aracılığıyla kredi olarak dağıtılıyor.
Vatandaşlarımız bu paralarla konut ve otomobil satın alıyor.
Devletimiz ise bu durumu teşvik ediyor. Çünkü ekonomimizin büyümesi lazım!
Öz kaynak olmadan tüketime ve betona yapılan yatırım, sağlıklı bir şekilde katma değer üretimine katkı sağlamıyor.
Ayrıca; iyi bir gözlemciyseniz, yine bu çarpık durumu rahatlıkla fark edebilirisiniz.
Bakın, her taraf dağ taş konut! Herkesin altında araba! Herkesin elinde akıllı cep telefonları!
İyi de, Dünya’da bol para dönemi sona erdi. Bundan sonra uygun fiyatla dışarıdan istediğimiz kadar borç para bulamayacağız.
Halbuki bu kaynakları doğru kullansaydık, sanayiye, üretime, istihdam artışı sağlayacak yatırımlara kullansaydık daha iyi olmaz mıydı? Sürekli para kazanan, zenginleşen bir Ülke olabilirdik.
Aldığımız borçları betona, lüks ve yararsız tüketime gömdük.
Şu anda ortada borç var, para yok. Para kazandıracak üretim tesisi yok. Bilgi, bilim, teknoloji üretecek eğitim sistemimiz yok.
Galiba dua etmekten, elimizi açıp Allah’tan yardım dilemekten başka çaremiz de yok.
Acaba bundan sonra doğru olanı yapabilecek miyiz?
Daha iyi bir hayat, daha iyi bir gelecek kurgulayabilecek miyiz?
Sanırım bunu başarabilir ve toplum olarak düze çıkabiliriz.
Umarım hala şansımız vardır ve bunu iyi kullanabiliriz.
İlker Özben