Öncelikle, seçim süreci sonucu yüksek bir katılım oranına ulaşılması, halkımızın demokrasiye olan inancını ortaya koymuştur.
Seçimin galibinin AKP ve BDP olarak olduğu, CHP ve MHP’nin de kayda değer ölçüde oy artışı sağladığı genel kabul görmüştür. 17 Aralık süreci ile başlayan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının ve “Gülen Hareketi”nin tavrının seçim sonucuna etkisinin olmadığı anlaşılmıştır. Siyasi Partiler Yasası’nın, “Tek Turlu Seçim Sistemi”nin ve yüzde 10 seçim barajının halkımızın tercihinin tam olarak sandığa yansımasına engel olduğu gerçeğiyle yüzleşilmiştir.
AKP’nin 13-0’lık başarısı beklenen, ancak istenmeyen bir sonuç olarak ortaya çıkmıştır. AKP’nin adayları kendi sistematiği gereği, merkez yoklaması sonucu belirlemesi sandığa başarı olarak yansımıştır. CHP’nin önseçim tercihi demokratik olgunluk göstergesi olmuştur. Ancak; İzmit Belediye Meclis adaylarını belirleme aşamasında yaşanan olumsuzluklar sürece zarar vermiştir. Ayrıca, Büyükşehir Adayı’nın belirlenmesinde önseçime başvurulmaması , bu konudaki kararın geç alınması, adayın kentte tanınmaması ve benimsenmemesi başarısızlığa neden olmuştur.
AKP’nin yerel teşkilat örgüsü ve seçime hazırlık çalışmaları başarılı olmuştur. CHP’nin ise, geçmişte Genel Başkan değişikliğine karşın partinin teşkilatını yeniden yapılandıramaması, üye sayısını artırmaya yönelik yeterli çaba gösterememesi sandığa olumsuz olarak yansımıştır. Seçim süreci itibariyle, parti içinde klişeleşmiş isimlerinin tekrar gündeme gelmesi ve ön alması kamuoyunun beklentilerini karşılayamamış, hezimete zemin hazırlamıştır.
CHP açısından bundan sonra yapılması gerekenler, seçim sonuçlarını masaya yatırmak ve arama çalışmasına başlamak olmalıdır. Gerekirse il ve ilçe teşkilatları istifa etmeli, yeniden yapılanmaya olanak sağlanmalıdır. Bu arada; partide geçmiş dönemde çeşitli kademelerde görev almış şahısların ve yıpranmış isimlerin, bir bilen konumunda kalmaları, kenara çekilmeleri, yeni yapılanmaya çalışmalarında görev almamaları temin edilmelidir.
Bu yapılanma esnasında; gelecek dönemlerde görev talep edecek olan partililerden oluşturulacak gölge belediye kadroları kanalıyla, iktidarda olan belediyelerin icraatları kontrol altına alınmalı, düzenli aralıklarla eleştiriler dile getirilmeli, alternatif olunacağı konusunda kamuoyunda şimdiden imaj oluşturmalı, zihinlerde yer edinilmelidir.
Seçim sonuçları AKP’nin başarısı olarak tescil edilmiştir. Başarının şifreleri olarak; Büyükşehir yasasında yapılan değişiklik sonucu il sınırlarının genişletilerek kırsal alanlarında Büyükşehir sınırına dahil edilmesi, nüfusun yüzde 75’nin bu alanlarda yaşıyor olması, kamu ve çeşitli fonlar (nasıl oluşturulduğu 17 Aralık süreci ile aydınlığa kavuşan) kanalıyla yoksul ve yoksun halkımızın önemli bir bölümüm geçici olarak rahatlamasını sağlayacak katkıların yapılması, iktidar olmanın avantajının pervasızca kullanılması, haklımızın ekonomik istikrarın bozulmamasına verdiği önem ve benzer nedenler etken olmuştur.
Söz konusu tespitlerin gerçekliğine rağmen, ana muhalefet partisi konumundaki CHP’nin de, başta Türkiye partisi olarak ciddi bir alternatif oluşturamaması, yüzde 30’lık psikolojik oy sınırını geçememesi ve benzer başarısız olan konuları, biran önce masaya yatırarak, ciddi bir sorgulama ve arama faaliyetine başlaması, öz eleştiri yapması gerekmektedir. Öncelikli olarak, parti içi demokrasinin işleyişinin önündeki tüm engeller kaldırılmalı, atama yöntemine son verilmeli, önseçim genelleştirilmelidir.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun memleketi olan Dersim’de bile seçim kazanamaması, Doğu, Güneydoğu ve kısmen İç Anadolu’da hiçbir varlık gösterememesi , salt kıyı şeridinde ağırlıklı olarak var olması tartışılmalıdır. Sağa yönelmenin uygulama sonuçları yeniden gözden geçirilmelidir. Siyasi yelpazedeki ideolojik yönünü net bir şekilde ortaya koymalıdır. Türkiye partisi olma hedefi mutlaka gözetilmeli, önemsenmelidir.
Kentleşmenin ortaya koyduğu sorunlar, buna bağlı olarak ortaya çıkan sosyolojik gelişmeler uzman gözüyle irdelenmelidir. Ekonomik sisteme yönelik ciddi eleştiriler dile getirilmeli, halkın gelir düzeyini yükseltecek ve adil bir gelir dağılıma imkan verecek politikalar netleştirilmelidir. Yolsuzluk ve rüşvet konularına vurguları yapılırken, bunun hangi uygulamalar sonucu olarak ortaya çıktığı,önleyici ne gibi tedbirler alınacağı konusu halkımıza net bir şekilde anlatılmalıdır.
Cumhuriyet tanımına yeniden yer verilmeli, Diyarbakır ile İzmir, Kadıköy ile Sultanbeyli arasında anlayış birliği ve ortak payda oluşturmalı, muhafazakar kesim ile laik kesim arasında bağlantılı sağlanmalı, kürt sorununa yönelik net çözüm önerileri ortaya konulmalıdır. Avrupa Birliği’ne dahil olma hedefi inançlı ve kararlı bir şekilde dile getirilmeli, kriterleri içselleştirilmeli, politikalar bu doğrultuda oluşturmalıdır.
Netice itibariyle; demokrasimizi var etmenin yolu alternatif oluşturacak ciddi muhalefet partilerin kulvarda yer alması almasıyla da ilgilidir. Bu nedenle ana muhalefet partisi CHP’ye büyük sorumluluk düşmektedir. CHP’nin sağa açılma, merkezde konuşlandırma çabalarından vazgeçmelidir. Sol ve sosyal demokrat kimliği ile pozisyon almalı, bu doğrultuda gençlerin ve kadınların ağırlıklı olduğu yeni kadrolar oluşumuna olanaklı kılmalı, alternatif ekonomik ve sosyal politikalar ve yeni söylem oluşturmalıdır.
Saygılarımla,
Cavit İNAM,