Ülkemizin çok sayıda tartışılan meseleleri arasında son günlerde yine yerli otomobil konusu gündemin en başına oturdu.
Sebebi de; Koç holding yönetim kurulu başkanı Mustafa Koç’un kapalı bir oturumda sarf ettiği ileri sürülen şu malum sözleri oldu: ‘’Türkiye’de yerli otomobil üretmek ekonomik olarak intihar etmek demektir’’
Bir süredir tartışma dışı kalmış olan ‘’yerli oto’’ konusu böylece tüm şiddetiyle tekrar gündeme geldi.
Dayanıklı tüketim malları ticaretiyle yaklaşık 40 yıllık geçmişi olan ve eski bir Koç grubu bayisi olarak çalışma hayatında aktif faaliyette bulunmuş bir kişi sıfatıyla benim de bu konu hakkında söyleyeceklerim vardır.
Mustafa Koç’un dedesi merhum Vehbi Koç, yoktan var ettiği Koç holding’in temellerini pek çok üstün meziyetinin yanında çalışkanlığı, disiplini ve araştırmaya dayalı cesur girişimciliği ile atmış ve sürekli geliştirmiştir. Bu gün Türkiye’nin en büyük, Dünyanın da sayılı sanayi Şirketlerinden sayılan Koç grubu, gerektiğinde risk alabilen, akılcılıktan asla uzaklaşmadan yatırım yapan liderlerinin önderliğinde, çalışanlarının katkılarıyla bu noktaya gelebilmiştir.
Mustafa Koç’un mantığıyla hareket etmiş olsaydı, Vehbi Koç hiçbir şekilde sanayiciliğe bulaşmaz, sadece ithalat ve dahili ticaret ile uğraşan orta hacimli yerel bir şirketin sahibi olurdu.
Benzer bir örneği günümüzde Dünyanın en büyük otomotiv ve elektronik şirketlerini yaratmış Güney Kore’den verebiliriz. Hyundai, Kia, Samsung, LG markaları, üretimleriyle bu günlerde bütün Dünya’yı etkileyen markalar değil mi? Bundan 50-60 yıl kadar önce, ekonomik durumu ve sanayi üretimindeki yeri bizimle hemen hemen aynı durumda olan bu Ülke, dış ticaret fazlası veren ve kişi başına düşen milli gelir seviyesi ile bizim bir hayli ilerimizde olan bir Ülke değil mi?
Mustafa Koç’un yaklaşımı, bana bazı profesyonel üst düzey yöneticilerin klasik tutumunu hatırlatıyor. Bu kişilerin iş hayatında en çok önemsedikleri konu, hisse sahiplerinin yıl sonu değerlendirmeleridir. En çok kazandıran profesyonel yönetici, en başarılı olandır. Bunların koltuklarını korumaları ve jestiyon almaları her zaman çok daha gerçekçidir. Risk alan, gelecekte kaybetme korkusu yaşatan hiçbir yönetici, hisse sahipleri tarafından benimsenmez.
Ama sonuçta bu anlayışla yönetilen şirketler uzun vade de rekabet edemez duruma gelip siliniyorlar.
Türkiye’de geçmişte kapalı ekonomi uygulanırken, küresel rekabetten etkilenmeyen pek çok yerli sanayi Şirketimiz varlıklarını sürdürebildiler.Hatta bir kısmı, çarpık ekonomik sistemden beslenip, faaliyet dışı gelirlerden anormal kazançlar elde ettiler. İşte bu dönemde, Koç grubuna bağlı Arçelik şirketi, küresel rekabette ben de varım dedi ve Ar-Ge çalışmalarını başlattı. Bu günlerde dayanıklı tüketim malları piyasasında, Arçelik ve yerli rakibi Vestel Dünya ölçeğinde firmalar olarak markalarını kabul ettirmiş durumdalar.
Otomobil üretimi konusuna dönecek olursak; neredeyse yarım asırdır bu sektörde montajla başlayıp lisans altında yabancı markaların büyük çapta yerel ortağı pozisyonunda devam eden Koç grubu, her nedense Arçelik örneğinde gösterdiği cesareti ve yakaladığı başarıyı bu sektördeki üretim alanında gösteremiyor.Hala daha motor ve şanzıman üretimi Ülkemizde yabancı marka altında bile yapılamıyor. Sanırım, yabancılara bağımlılığın devam ettirilmesi ve komple yerli bir marka üretime geçmemizin önlenmesi adına böyle davranılıyordur.
Şu an iktidarda bulunan Hükümetin pek çok icraatına karşı olmama rağmen, yerli otomobil markası ile üretim yapılması konusundaki ısrarlarına saygı duyarak tamamen katılıyorum.
Umarım; başta Koç grubu olmak üzere bizim büyük sanayicilerimiz de, yeniden bir durum değerlendirmesi yaparak, özgüvenle bu yatırıma girişirler ve duygusal diye küçümsenen beklentilerimizin gerçekleşmesini sağlarlar.
Bizler de, Türk tüketiciler olarak kendi markalarımıza sahip çıkarız diye umuyorum.
İLKER ÖZBEN