İnsan bazen uyurken ansızın uyanır ne olduğunu anlayamaz, günün yorgunluğu mudur
İnsan bazen uyurken ansızın uyanır ne olduğunu anlayamaz, günün yorgunluğu mudur? Der düşünür olayları gözünün önünden geçirir, çocuklarına belki de istediklerini alamamıştır, belki çocukları yatağa aç girmiştir.
İşte o zaman çığlık atmak ister ama içindeki fırtınanın sesi çok yüksek gelir kalkar balkona çıkar bir yaralı haykırış atmak ister ama gecenin karanlığında sokaklarda yatan köpeklerin uykusunu bölmek istemez.
Sonra düşünür neden böyle durumda olduğunu, oysaki hayatında çok farklı sınavlardan geçtiğini, bazen acıyı yaşattığını, bazende kederin en halini ama hayat bu demekten öteye gidemediğini anlar.
Peki neden uyanmıştı onu düşünmeye başlar içindeki fırtınanın dışa vurması olduğunu anlamaya çalışır, ama çığlık atmak istese de bu çığlığın sesi duyulmaz, duyulmamalıdır zaten ev halkının uykusunu bölüp onları da telaşa düşürmek istemez, en iyisi sessiz çığlığımla baş başa kalayım düşüncesi daha ağır basar.
Oysaki çığlığı atabilseydi, kendi yaralarını bastırmaya yardımcı olmazdı belki ama o anın stresini üzerinden atmasını sağlarmıydı onu düşünmeye başlar bu kez, yaşamı boyunca hep bir çelişki hep bir mücadele içinde olmanın hayatla savaşırken aslında insandan çok yüreğinin yorulduğunu anlar. İnsanın karakteri kendi kalbinden çizilir, kalpte ne varsa dışa da o vurur. Yüreğin eşlik ettiği yol yorucudur, bakarsınız bu zorluk kimi zaman kalpte ne varsa dışa da o vurur kimi zaman vuramaz işte. Bazen sadece kendi içine vurur, kendi içinde vurulur.
İnsan bazen o kadar dolar ki, yüreğindeki o sessiz çığlıklar sesli ağlamalara dönüşür. Bazen de içten içe sessiz ağlar işte bütün bunlar bir babanın yaşadığı ve başaramadığı zaman yaşadıkları değil midir?
Hayatın zor şartlarında evinde aç uyuyan çocuklarının onun üstüne yüklediği sessiz çığlık değil midir?
Zor yaşamayı kolaylaştıracak şartları oluşturmak için ettiği mücadele o babayı belki de yaşamından çok tez alıp götüreceği endişesidir belki de içinde ki atamadığı çığlık.