Her milli bayramda O’nun boy boy posterleri binalara asılır, bazı posterleri sanki asıldığı yerden bizi gerçekten izliyormuş gibi durur.
Her milli bayramda o posterlerden birinin önünde durup gerçekten bizi izlemediğine emin olmaya çalışırım. Gerçekçidir o posterler … Bugünlerde yapay zeka yardımı ile yapılanlar da var ancak hiç O’na benzemiyor. Saçma sapan fotoğraflar, posterler … Bir de her milli bayramda “O’na benzediğini iddia edip çevresindekilere gülümseyen birkaç şaklaban var. Sadece kaşları normalden uzun olduğu ve mavi gözlü oldukları için kendilerini O’na benzeten şaklabanlar …
O diye bahsettiğim kişiyi anladınız değil mi? O kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Kurduğu ülkeyi tarumar ettiğimiz, pespayeye çevirdiğimiz ülkenin kurucusu.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na başka bir açıdan bakmak istiyorum, yurt içinde ve dış temsilciliklerde dosta güven düşmana korku salarak kutluyoruz nasıl olsa!
Bu ülkenin kurucu ayarları cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, devletçilik, milliyetçilik, devrimcilik üzerine kurulu. İster kabul edin ister etmeyin bu ülkenin kurucusu kurban olduğum Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu ayarlar üzerine kurmuş bu ülkeyi …
Bu ülkede laik düşünceye ne oldu Allah aşkına? Bu ülkede milliyetçiliğe ne oldu? Sokaklarında mollaların softaların dolaştığı, caddelerinde Türkçe’den gayri farklı dildeki levhaların asılı olduğu, bir türlü anlayamadığımız dilde konuşan ve ülkeden bir parça toprak alanın vatandaşlığa kavuştuğu kişilerin sokaklarında cirit attığı bir ülkeye dönüşmedi mi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ülke?
“Bütün ümidim gençliktedir” diyen Atatürk’ün çocukları koşa koşa yurtdışına çıkmıyor mu? Pırıl pırıl genç beyinler göç etmiyor mu bu ülkeden? Üniversiteyi bitiren gençlere veya üniversiteye yeni başlayan gençlere nerede yaşamak istediğini sordunuz mu hiç? Amerika veya Avrupa’ya nasıl göç ettiklerini araştırdınız mı?
Bu gençleri kim geri getirecek? Şu andaki iktidar mı yoksa muhalefet mi?
Halktan kopuk bir yönetimin olduğu cumhuriyette halkçılıktan bahsedilebilir mi sizce? Bu ülkenin siyasetçileri sadece sosyal medya hesaplarındaki hikayelerde paylaşmak üzere alışverişe çıktıysa ve ekmeğin kaç lira olduğunu bilmiyorsa halkçı sayılır mı? Tabii siyasetçi üst üste milletvekili seçilir ve her dönem için emekli maaşı alırsa ekmeğin fiyatını ne bilsin? Yazık bu siyasetçilere … Görevini kendi menfaati için kullanan siyasetçi ekmeğin 10 TL olduğunu da benden öğreniversin bi zahmet. “Ananı da al git” diyen bir siyasetçi halkçı olabilir mi sizce? Mini mini gemicikleri olan siyasetçiler ne kadar halkçıdır ki?
Devletçilik vardı değil mi bir de? Özel teşebbüslerin yetersiz kaldığı yatırım alanlarında devletin gerekli yatırımları yapması anlamına gelen devletçilik. Özel teşebbüsler teker teker bu ülkeden çekiliyor, yerli özel teşebbüsler de teşebbüs etmiyor edemiyor, onların yerine devletin yatırım yapması gerekiyor bu durumda değil mi? Devletin parası yok ki devletçilik ilkesi işlesin bu cumhuriyette …
Cumhuriyetçilik …
Nur içinde yatsın tarih öğretmenimiz devlet yönetiminde ve düzeninde millet iradesinin egemen olması diye öğretmişti. Milli egemenlik yani. Özgürlük, eşitlik ve adaletin dayanağı milli egemenlik …. Bu ülkede ne hak hukuk var ne de adalet. Düşünün bir defa! Bu ülkede eşitlik var mı, adalet var mı, hak hukuk var mı? Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi kurduğu partide hak hukuk adalet yok ki iktidar partisinde olacak!
Atatürk’ün bize emanet ettiği cumhuriyette ifade özgürlüğü yok mesela. Aklımızdan geçenleri söyleyemiyoruz, ifade edemiyoruz bu ülkede. Neden? Yassah! Yoksa radyoyu kapatırız, ekran karartırız vs vs vs.
Eşitlik var mı bilemiyoruz fazla yorum yapmak istemiyorum. Hepimiz çok eşit yaşıyoruz. Mesela bebekler tecavüze uğramıyor, kız çocukları ve kadınlar boğazlanmıyor, kafaları kesilip surlardan aşağı atılmıyor bu ülkede … Oysa Atatürk çocukları çok severdi diye öğretmişlerdi bize. Çocuklar eşit mi bu cumhuriyette? Sahi bir dönemin aile bakanı “Bir kereden bir şey olmaz” demişti değil mi? Bu ülkenin vatandaşları her daim “Bir kerden bir şey olmaz” diyerek yaşıyor.
“Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” diye bir cümle mi kurmuştu Atatürk? Atatürk’ün omuzlarda yükselmeye layıksın dediği kadınlar iş yerinde cam tavan ile uğraşır, eğitim alır ama iş bulamaz, 21. Yüzyılda çocuk gelin olur, siyasette istediği yeri elde edemez. Bir bakarsın üç – dört erkek milletvekili adayının peşinden altı veya yedinci sırada kendine yer bulur, zaten seçilemez evine geri döner.
Cumhuriyetçilik ilkesinden nerelere geldik … Kurucu ayarlardan devrimcilik sona kaldı. Devrimcilik var mı artık bu ülkede ona da siz karar verin. Bu ülkede devrimin anlamını bilen yok ki devrimcilik olsun.
Bir cemaat lideri ölüyor, Amerika’da bile olsa adamın cenazesi stadyumdan kalkıyor, otuz bin kişi gidiyor cenazeye. Terör örgütü deyin cemaat deyin. Hepsi aynı kapıya çıkıyor. Bu ülkenin her tarafını sarmışlar. Sadece cemaatler mi sarmış? Ülkeyi yıkmak isteyen her örgüt, grup vs vs sarmış.
Tarikat cemaat zırcahil atmosferinin zaten dünyadan gidişattan haberi yok o taraftan umudum yok ama kurucu ayarları benimsemiş CHP’lilerin bu vahim duruma artık dur demesi gerekiyor. Belli günlerde Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni, 10. Yıl Nutkunu, marştı falan filan, onu bunu sosyal medyada paylaşmakla ülke kurtarılmıyor hanımlar, beyler! Kendi koltuğunuzu korumaya çalışmakla da olmuyor. Madem koltuğunu koruyorsun o zaman koltuğunla birlikte ülkeyi de koru. Biriniz Dolmabahçe’de gizli görüşmeler yapıyorsunuz, biriniz “bugün için laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum” diyorsunuz, yerine gelen “El yükseltiyorum” diyor. Anladık! Koltuk güzel! Koltuğunuzu istemiyoruz! Ülkeyi kurtarın ülkeyi!