Son günlerde Azerbaycan-Ermenistan arasında çatışmaların yeniden alevlendiği terörist ve işgalci Ermenistan Devletinin Karabağ’da yaşadığı mağlubiyet ve hazımsızlığın neticesi olarak yapılan anlaşmalara aykırı bir biçimde saldırıları malumudur.
Son günlerde Azerbaycan-Ermenistan arasında çatışmaların yeniden alevlendiği terörist ve işgalci Ermenistan Devletinin Karabağ’da yaşadığı mağlubiyet ve hazımsızlığın neticesi olarak yapılan anlaşmalara aykırı bir biçimde saldırılarına devam ettiği herkesin malumudur.
Elbette ki bu saldırıların en büyük sebeplerinden biri de Ermenistan’ın Karabağ Zaferi sonucu yapılan mutabakatta yer alan Zengezur Koridorunun açılması ve Azerbaycan-Nahcivan ve dolayısıyla Türkiye arasındaki, başta ekonomik ve lojistik irtibatın sağlanmasına yönelik maddenin uygulanmasını engellemek adına fiili savaş durumunu devam ettirme çabasıdır.
Hiç şüphe yok ki bu girişim taşeron Ermenistan’ın tek başına yapabileceği bir iş ve haddi değildir. Hamileri (Rusya, Batı ve İran)’ın bilgi ve denetiminde gerçekleştirdiği sağır sultanın dahi bildiği bir gerçektir.
Öncelikle şunu ifade edeyim ki 1918 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti kurulduğunda Zengezur bölgesi, bütünüyle Azerbaycan toprağı ve Türk Yurdu olup, Sovyet yayılmacılığı sonrasında Bolşeviklerin müdahalesiyle suni olarak Ermenilere teslim edilmiştir.
Amaç elbette Türkiye-Azerbaycan ve Türk Dünyasının bağlantısını koparmaktır.
Bu süreçte aynı senaryo Nahcivan için de uygulanacakken, bir yandan Milli Mücadeleyi de yürüten ülkemizin gayretleriyle Kars Antlaşmasına bağlı olarak Türkiye’nin de garantörlüğünde, Türk Yurdu dahilinde kalması sağlanmış ve adeta günümüz için umut ışığı olmuştur. Bir başka gerçek de şudur ki artık şartlar değişmiştir.
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün de dediği gibi “Bugün Sovyetler Birliği, dostumuzdur!
Komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa bu gün ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez.!
Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler bağımsızlığını kazanabilir.
Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir.
İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir!
Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek değildir.
Hazırlanmak lâzımdır.
Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevî köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür… İnanç bir köprüdür… Tarih bir köprüdür… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (Dış Türklerin) bize yaklaşmasını beklememeliyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir.”
İşte bu nedenle bu köprüleri sadece lafta, sözde bırakmamak Zengezur gibi somut köprülerle de yeniden inşaa etmek gereklidir. Son yıllarda Türk Dünyası içerisinde ortaya çıkan ekonomik, askeri, teknik ve kültürel alanlardaki yakınlaşma ve iş birliği gayretleri ve olumlu çabalar bu açıdan değerlendirilmeli ve artarak devam etmelidir.
Bu bağlamda, Yüce Türk Milleti’nin ve Türklük şuurunun var olduğu günden beri Aziz Milletimizin en büyük ideallerinden olan ve adeta “Kızıl Elma” ülküsünün hareket noktası olan “Büyük Turan” ülkümüzün en kıymetli adımlarından biri bugünlerde atılmış oldu. İçinde bulunduğumuz yıl içinde mart ayında kurulan ve Büyük Azerbaycan Devleti’nin, vatan toprağının en mühim parçalarından olan Göyçe-Zengezur Türk Cumhuriyeti ülkemizce de kabul görmüş, ve kendileri Ankara’da temsilcilik açmışlardır. Bu süreç Azerbaycan-Nahcivan-Türkiye kavuşmasının ilk kıvılcımı olan Zengezur koridoru için de destekleyici ve tamamlayıcı olarak görülmelidir.
Bu süreçte resmi kaynakların muğlak ifadelerini ki son derece tabiidir ve bilhassa akademik çevrelerde itidal ve uluslararası hukuk söylemlerini çok sık duyacaksınız.!
Ancak!
Ermenistan’ın Karabağ’ı haksız işgali ve sonrasındaki 30 yıllık zulmü ne kadar uluslararası hukuka uygunsa! Zengezur için atılacak her türlü legal ve illegal adım da aynı çerçeveden değerlendirilmelidir.
Rusya ve Ermenistan’ın yaptıkları legalmidir!
Zira her şey ihtiyatı hiçbir zaman elden bırakmayalım diyenlere kalmış olsaydı Karabağ için halen protesto mitingleri düzenliyor, konferanslarda çıkışlar yapıyor, makaleler yazıyor, instagram da duygusal resimler paylaşıyor, İngilizce, Fransızca ve Ermenice “tivitler” atılarak işgal altında ki topraklarımızdan ermeni işgalcilerin kendiliğinden çekilmelerini umut ediliyor olacaklardı.
“Bu gün Zenge zor diyenler dün de cenge zor.” Demişlerdi zamanında!
Desinler!
Girdik vurduk aldık!
Fakat Azerbaycan Devletinin muhterem Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in de dediği gibi “Zengezur koridorunun oluşturulması ulusal, tarihi ve gelecekteki çıkarlarımızla tam olarak örtüşüyor. Ermenistan istese de istemese de Zengezur koridorunu hayata geçireceğiz. Eğer Ermenistan isterse bu konuyu daha kolay çözeceğiz, istemezse zorla çözeceğiz.”
İnşallah bu ikaz! Ermenistan kadar içerdeki bir takım akıllı itidalli davranalım uluslararası hukuk önünde haksız duruma düşmeyelim diyenlerin de kulağına da küpe olacaktır.
Yine Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle “Bu coğrafyadan geçecek kara ve demir yolu hatları sadece Azerbaycan ve Türkiye için değil tüm bölge ülkeleri için ekonomik ve ticari fırsatlar doğuracaktır. Gün gelecek Zengezur'dan çıkıp İstanbul'a kadar gidebileceğiz, Zengezurdan Iğdır, Kars’a gidebileceğiz ve bölgenin transit lojistik merkez olma konumu perçinlenecektir.”
Şüphesiz Bakü’den Zengezur’a, Kars’a, Ankara’ya İstanbul’a ulaşmak, manevi köprülerimizi maddi unsurlarla perçinlemek Turan ülkümüzün en müstesna adımlarıdır. Elbette devletlerimizi yönetenler gerekli adımları atarken, askeri ve ekonomik hazırlıkları yaparken, bir yandan da cesaret, feraset ve kararlılığı ve de sağduyuyu elden bırakmayacaklardır.
Bizler Türk Dünyası hizmetkarları olarak da bütün bu süreci yakından takip edecek ve her türlü desteği vereceğiz.
Allah’ın izniyle, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hatay’ımızı anavatana katarken gösterdiği sabır ve cesaretle, aynı kararlılıkla yakın zamanda ait olduğu yere yani Azerbaycan’a dahil olacak ve böylece Büyük Turan Ülküsünün en önemli eksik parçası tamamlanmış olacaktır.
Bu süreçte başından beri aynı kararlılık ve cesareti sergileyen, dış politikada özellikle bu sürecin en mühim ayağı Rusya karşısında dengeli ve akıllı adımlar atan, bu adımları atarken askeri ve teknik hamleleri de eksik etmeyen devletimizin kurumlarına başta Cumhurbaşkanımıza, Dış İşleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğluna ve aynı şekilde yine kadim Türk Yurdu Karabağ’ın yaklaşık 30 yıllık karanlık dönemine son veren kardeşimiz Azerbaycan Devletine ve sayın cumhurbaşkanına olan şükran ve desteğimizin daim olacağını ifade ederken, bu büyük müjde ve çabanın Yüce Türk Milleti ve Türk Dünyası için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim.
İnşallah Adım adım Turan’a
Yüce Türk Ulusuna saygılarımla arz ederim.
Yücel Alpay Demir.